63🔰 "Dört kedi ve ip yumağı"

En başından başla
                                    

Onların elindeki yastık kılıfı benim elimdeki süpürge ile öylece kaldık. Ayaklarımıza ve yere saçılan saç yığınına bakıyorduk. Hepimiz şoka girmiş olmalıydık ki kimse gözünü kırpmıyor tek kelime de etmiyordu. Gözlerimiz saçlarda gezinirken birden fazla hatta ondan fazla renk karışımı olduğunu gördük. Bu da demek oluyordu ki tüm bunlar tek bir kişiye değil onlarcasına aitti.

"Niye böyle bir şey yapar ki bir insan?"

Mehmet'in sorusuna kimse cevap veremedi. Bizde değildi o cevap fakat hepimiz atmış soruyu soruyorduk.

"Bu yatak kime ait biliyor musunuz?"

Benim sorum hemen yanıtlandı.

"Bilmiyoruz ama galiba on iki yaşların yatakhanesi." Serhat'a dehşetle bakarken o da aynı şekilde bakıyordu bana. Yutkundum ve derin bir nefes aldım. "Hemen toplayalım şunu."

"Öğretmenlere haber vermeyecek miyiz?"

"Olmaz," dedim eğilip saçlardan birkaç avuç alıp kılıfa doldururken. "Tepe gözün kulağına gidebilir. Temizlik yerine bu şeylerler mi uğraşıyorsunuz diye başımızı ağrıtır. Kaldı ki önce bunu yapan kişiyi sonra da ne için yaptığını bulmamız gerek. Hatta ve hatta," dedim avcumdaki sarı, kahve, siyah karışık kıllara bakarak "bunu biz söylemesek daha iyi."

"Midem bulandı ya," diye hayıflandı Samet.

"Anıl bence de haklısın ama ya fark edilirsek o zaman daha kötü oğlum," dedi Mehmet.

Elindeki bir avuç kıla bakan Serhat öğürürcesine bir ses çıkarınca ben hızlandım. Hızlı hızlı kılları kılıfa doldurdum.

"Mehmet koş iğne kutumuzu getir."

"Dikecek misin bi de?"

"Söktüğümüz iple kapatacak kadar dikeceğim. Açtığımız hemen anlaşılır."

Mehmet'le anlaştıktan sonra o koşarak yatakhaneden çıktı. Serhat'la Samet de yerdeki kalan kılları süpürüp dildi. Yastığı dikip olduğu gibi yerine koyduğumuzda yatakhane temizliğini de bitirmiştik. Dördümüz verilen arada atıştırmaları yerken son derece gergindik. Elinde tepsi ile gelen on iki yaşında bir çocuk çekti dikkatimi. Sonra masasında oturup sessizce etrafı inceleyen bir başka çocuk. Arkadaşları ile gülen başka bir çocuk ve ağzındaki çekirdek kabuğunu masaya tüküren diğer bir çocuk. Bunlardan hangisininki o yastık? Ve derdi ne?

"Siz neden hiçbir şey yemiyorsunuz?"

Dördümüz birden daldığımız için ne Tepe göz'ün geldiğini görmüş ne de bir süredir bizi seyrettiğini fark etmiştik. Sesinden nefretle tanıdık tınısı almasak onu da fark etmeyecektik. İrkilerek ona baktığımızda çatık kaşları ve şüpheli bakışlarıyla adeta dördümüzü birden tarıyordu.

"Yorulduğumuz için. Hemen şimdi yeriz."

Samet toparlayınca hep birlikte yiyeceklerden bir şeyler yemeye başladık. Tepe göz bir süre daha bizi seyretti ancak hemen sonrasında diğer masaları kontrol etmek için ayrıldı yanımızdan.

"Yanlış yaptık," dedim fısıltı ile. "Onun dikkatini üstümüze çekmememiz gerek. Normal davranmalıyız. Aklınızdan silin şu yastığı. Ve tabii ki ben de," dedim çerezden biraz ağzıma alarak. Onlar da benim gibi yemeye başladığında normal davranmaya çalışıyorduk. Sarsılmıştık ama nedenini öğrenmeden kendimizi salıverirsek daha tehlikeli olurdu.

İkram sonunda dersliklere geçtiğimizde üniversite hazırlık için soru çözmemiz gerekiyordu. Mehmet ve Samet ön masada, Serhat ve ben arka masadaydık. Dördümüz de neredeyse bir soruyu bile doğru dürüst çözememiştik. Eh tabii bu da İsmail öğretmenin gözünden kaçmamıştı.

PROFESYONEL  [F•]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin