You are a Baby

2.3K 171 195
                                    

Double update yaptımm

Harry motosikletinden indi ve onu kapatıp kaskını çıkardı. Saçını bağladığı tokayı çıkarıp birkaç kez onları silkeledikten sonra, tokayı bileğine takarak önünde durduğu kafenin cam kapısından içeriye göz attı. (Saçını açma meselesi kısaca şöyle: Louis onlara bayılıyordu.) Liam siparişleri yetiştirirken, ayrıca daha önce hiç görmediği bir gencin de komilik yaptığını fark etti.

Kaskıyla birlikte içeriye yürüdü ve tiz zil sesi onun girişini belli ederken içeriye girdi. Yoğun kalabalık her yerden kendini belli ediyordu. Bugün cumaydı ama yine de çok kalabalık vardı.

"Harry?"

Liam'ın seslenmesiyle arkasını döndü. "Selam."

"Hoş geldin. Geçsene bir masaya, sana kahve ısmarlayabilirim ama söyleyeyim, Louis'nin maaşına yıkarım."

Gülümsedi. "Sağ ol, çok kalmayacaktım. Louis'yi çağırır mısın? Ona sürpriz yapmak istedim de."

"Bugün gelmedi ki."

Kaşlarını çattı. "Hadi ya... Neden gelmediğini söyledi mi sana?"

"Evet. Annesi ve Terry'le akşam yemeği yiyecekmiş, izinli bugün için. Yerine başka biri kaldı."

Harry huzursuzca başını aşağı yukarı salladı. Doğum gününün en azından son saatlerini onunla beraber geçirmeyi ummuştu. "Anladım. Kolay gelsin o zaman."

"Sağ ol, yine beklerim."

Sıcak kafeyi terk edip motorun başına geçti ama içi huzursuzdu işte. İlk doğum gününde Louis'yle birlikte olmak istemişti. Tamam, bir bakıma Louis'nin bunu çok fazla önemsememiş olmasında kendi payı da vardı büyük ihtimalle. Louis'ye sürekli, doğum günü kutlamalarından hoşlanmıyorum, diyen kendisiydi. Şimdi üzülmeye hakkı olmasa da, içten içe Louis'nin bunu kutlamasını istiyordu.

Canı sıkkındı. Louis normalde sevdiği kişilerin doğum gününü kutlamayı çok sevdiğini söylemişti ama sıra sevgilisine gelince unutmuş muydu? Gerçekten Louis'nin kendisinden sıkılması, istediği son şey bile değildi. Çünkü uzun zamandır ilişki yapmamasının bir sebebi de insanların ondan çabuk sıkılmasıydı ve bu unutma meselesi sebebiyle, Louis'yi çok sıktığı için onun bunu umursamadığını düşünüyordu.

Telefonu çıkardı, kalçasını motorun oturağına yerleştirip numarasını tuşladı ve kulağına götürdü. Birkaç çalıştan sonra neşeli bir sesle, "Hazzy!" demesi üzerine dudaklarına kocaman bir gülüş yerleşti.

"Nasılsın?"

"İyiyim! Ne yapıyorsun, nasılsın?"

"İyiyim ben de. Kafeye gelmiştim ama yoksun."

"Tüh ya... Keşke haber verseydin, gelemediğimi söylerdim. Şey... Aslına bakarsan biraz da gerginim. Ben, Terry ve annem bu akşam yemeğe çıktık. Terry'nin kuzenleriyle tanışacakmışız."

"Tanışmaktan mı çekiniyorsun?"

"Evet..."

"Gergin olma. Kendin ol yeter. Eminim seni severler." Huysuzca kaşlarını çattı. "Şey..."

"Hm?"

"Ben... B-boş ver."

"Hazzyy! Söylesene ya, meraktan ölürüm yoksa!"

İç çekti ve kendine kızarcasına başını sağa sola sallayıp parmaklarını saçlarına geçirdi, elini tepede, saçlarının bir kısmını avucuna hapsetmiş hâlde kaldı. "Şey işte... Bir erkek... Yaşıtın bir erkek... Olursa... Ben... Boş ver Louis, cidden çok saçma."

True Love Or Not | Larry ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin