Professor Snape?

2.1K 277 796
                                    

Harry, Seattle Üniversitesi'nde Bilgisayar Mühendisliği Bölümü son sınıf öğrencisiydi ve aynı zamanda müzik kulübü için kurdukları küçük grupta baterist olarak görev alıyordu.

Üniversiteleri adına konferans salonlarında bir konser vereceklerdi ve bu konsere bilet alınıp gelinecekti. Toplanan paralar Whittier Heights bölgesinde evsizler için kurulmuş olan küçük köy evlerini inşa eden yardım kuruluşuna gönderilecekti ve bu konser 20 Kasım'da gerçekleştireceklerdi.

Bugün pazartesiydi ve hava güneşliydi. Bir hafta boyunca süren yağmurlu günlerden sonra bunu görmek Harry için değerliydi. Üniversitenin U şeklindeki binası ortasında kalan bahçedeki uzun banklardan birine oturmuş, elindeki gazozu yudumluyor ve güneşin tadını çıkarmaya çalışıyordu.

"Riley'le hâlâ konuşmadın mı, Styles?"

Zayn, elindeki telefonla Temple Run oynarken, Harry bu isimle gözlerini devirip, "Henüz konuşmadım," dedi.

"Neden ki?"

"Çünkü onunla karşılaşmadım."

"Mesaj at işte."

Harry ona kaşlarını çatıp bakarken, Zayn bunu hissederek anlamsızca ona bakmış, tekrar oyuna dönmüştü. "Ne be?"

"Ben düşünemedim, sağ ol."

"E sorun ne o zaman? Ona bir an önce söylemelisin, biliyorsun."

Harry ofladı. Sırtını arkaya yaslayıp, ayak bileğini dizine atarak gazoz şişesinden iki yudum aldı. Bahçede dolanan insanlara bakarken, tuhaf bir gerçeği anımsamış gibi kaşlarını çattı. "Niall nerede?"

"Bu kadar geç geliyorsa..." diye başlayan Zayn, kendi lafını bitiremeden sessizliğe gömüldü ve Harry'ye acı içinde baktı. Harry iniltiyle alnına vururken ikisinden de "Siktir," diye bir küfür çıktı.

"Bugün Niall'ı Kurtarın Günü..."

Bu sırada Seattle Üniversitesi'nde güvenlik görevlisi olan elli üç yaşındaki Stanley, küçük kulübesindeki masaya bacaklarını uzatmış, göbeği üzerine koyduğu gazeteyi okumaya çalışıyordu.

Camda biri olduğunu hissettiğinde başını kaldırmıştı ki, simsiyah giyinen birini görerek "AZRAİL!" diye bağırmış, sandalyesinden düşmüştü.

Kalbini tutarak korku içinde doğruldu. Sarı saçlı, siyah güneş gözlüklü ve diş telleriyle kendisine gülen Niall'ı fark edince öfkeyle camını yana doğru açtı.

"Ödümü kopardın velet! Sana kaç kez diyeceğim öyle sessizce yaklaşma diye!"

"Azraili camın arkasında mı bekliyorsun Stan?" Kulübe duvarına yaslanıp gözlüğünü burnu ucuna indirdi. "Okul kartımı evde unuttum, şu turnikeyi açsan fena olmaz. Pelerin takılır falan."

Niall'ı süzen gözleri yuvalarında döndü. "Bu kılıkla mı gireceksin? Bölümünün başkanı nasıl oluyor da hâlâ seni okuldan atmadı?"

Başını sağa sola salladı. "Stan, Stan, Stan... Benim cazibeme kim dayanmış ki?"

"Lisede değilsin, Horan."

"Biliyorum, Stanley." Kamera varmış gibi okuyuculara bakıp sırıttı. "Burası Hogwarts."

Stanley çökmüş gözaltlarıyla dik dik ona bakıp, "Niall... Defol." dedi.

Ancak pes etmedi.

Mahsus yere yumruğuna doğru öksürdü ve camdan bakan Stanley'ye doğru eğildi. "Şu esmer suratın güzelliği... Siyah benekler... Hiçbir siyahide böyle bir surat görmedim ve şu yorgun, kırmızı gözlere bak, o kadar sevimli görünüyorsun ki-"

True Love Or Not | Larry ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin