- 𝐜𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐞𝐥𝐞𝐯𝐞𝐧 -

836 139 828
                                    


(medyayı hemen açalımmmm🥺)

yaşadığımız güzel dakikaların ardından koynumda uyumaya yüz tutmuş louis'yi kucağıma alıp yatağına taşımıştım. hafif mırıldansa da arkasını dönerek uyumaya devam etmişti. leo'yu sahibinin yokluğunu anlamış gibi odada, saat geç olmasına rağmen gezerken bulmuştum. bir de kedilerin sadakatsiz oldukları söylenirdi.

onunda başını okşayıp kendi odama geçtiğimde ışıklarımı yakmış, kahverengi deri defterimi ve hemen yanında bulunan kalemimi elime almıştım. sonra üstüme bir kapşonlu geçirerek balkonuma inmeye karar verdim. alt kattaki balkonda battaniye olduğu için üstüme başka bir şey almadan oraya doğru adımladım.

yaz olmasına rağmen soğuk bir mevsimin hüküm sürdüğü bu büyüleyici yerde, hayatımda en mutlu olduğum anlarımı yaşarken nasıl olur da bir şarkı yazmadan durabilirdim ki?

saçlarımı bileğimdeki toka sayesinde toplarken aynı zamanda minderleri ayağımla düzeltmeye çalışıyordum. dizime kadar çektiğim muzlu çorabıma bakıp sırıtmaya başladığımda kafamı sallayarak pembe bir minderin üstüne oturdum.

çoraplarımı niall almıştı ve bunun gibi meyve koleksiyonu yapmama yardım ederek bir sürü çorabım olmasını sağlıyordu.

bir kaç saat önce sevdiğim insanı öptüğüm aklıma gelirken gözlerimi kapatıp kucağımdaki görüntüsünü hayal etmeye başladım. heyecandan titreyen hafif elleri yüzümü esir almış, ıslak dudakları dudaklarımla buluşurken çattığı kaşlarıyla hayatımdaki en güzel insanı hayal ederken, içimde oluşan yoğun duyguyla gözlerimin dolduğunu hissettim.

sessiz bir şekilde olan itirafı, söyledikten sonra kızaran ama aynı zamanda cesur bakışları yaşadığım zorlu günleri iyi ki yaşamışım da bu adamı tanımışım dedirtecek kadar yoğun duygular içerisine girmemi sağlıyordu. kalemi yavaşça elimde döndürürken odamın ışığı yüzüme vuruyordu. camımın çıkıntısını kafamı arkaya doğru eğerek görebildiğimi daha yeni keşfetmiştim. daha fazla oyalanmak istemiyordum fakat louis hakkında yazacağım şarkının ona olan duygularımın yanında yeterli kalmamasından korktuğum için başlayamıyordum.

içimden bir ses 'bir şarkı yazmak zorunda değilsin seni aptal!' diyerek beni uyardığında rahatlayarak kalemi döndürmeyi durdurdum ve ilk cümlemi yazdım,

eğer uçabilseydim sana
doğru eve geri dönüyor olurdum

hayatımın bu zamanına kadar yanımda olamayan lou'ma yazdığım dizelerde, şu an aynı evi paylaşmamıza rağmen yanında olamadığım yılları düşünerek yazdığım ilk cümleme gururla baktım. daha sonra dudaklarımı yalayarak devam ettim,

sanırım her şeyden vazgeçebilirim,
sadece sorman yeterli.

şu an gel beraber başka yere gidelim, ülkemizi değiştirelim, başka kimse bizi bulamasın dese koşulsuz kabul edeceğim şeyleri düşünerek yazmıştım bu satırları. sanırım aşk, koşulsuzca birine güvenmek ve ondan karşılık beklememekti. ne yapsa gözünüze doğru gelir ama onun iyiliği için uyarırdınız. kırılmaması için kendi benliğinizi bile değiştirebilirdiniz. çok sinirli bir insan aşık olduğu insanın yanında kediye dönüşebilirdi mesela.

dikkatini ver, umarım dinliyorsundur çünkü gardımı indiriyorum.
şu an tamamen savunmasızım.

bugün hislerimi ortaya dökerken hissetiklerim içindi bunlarda. gardımı sonunda indirmiş, savunmasız bir şekilde aşkımın karşılık bulmasını beklerken hissettiklerimdi. aklımda safir rengi, büyüleyici gözleri gelince minik bir tebessümle devam ettim,

𝙬𝙤𝙤𝙙𝙚𝙣 𝙝𝙤𝙪𝙨𝙚 🌲 | larry stylinson Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin