48.Burası Büyüme Sancısı

219 71 67
                                    

Burası Lise
Büyüme Sancısı
48.Bölüm

Öyle bir sancıdır ki büyümek; çocukluğumuzu içimize alıp gizlice taşımazsak ağrısını tüm hayatımıza salıverir.

Bu ağrıya meydan okumak herkesin harcı olamaz. Bu cesaretten daha farklıdır; hayatın acısına karşı boyun eğmektir, kimse göz göre göre mutsuzluğu kader diye kabul edemez. Bu güçsüzlük ya da korkaklık değildir.

Doğmak, büyümek, aile olmak... Bunlar günlerce aynı tonda seslenilse bile her zaman farklı bir bakışla dünyada varlık gösterecek kelimelerdir.

Ufuk odasındaki eşyalara ve gezegen figürlerinin sallandığı tavana baktı. Bugünlerde her şeyin üzerinde fazla düşünceler içinde durup batmamak için büyük çaba sarf ediyordu. Ailesini ikna edememişti, taşınma kararı artık kesinleşmişti. Dönemin ortasında gideceklerdi.

Her ne kadar ayak diretse de boşuna olmuştu. Ufuk cama yaklaşıp evinden apartmanın yanındaki çocukluğunun geçtiği parka baktı. İyi şeyler düşünme ve iyi tarafından bakma eylemi kısa sürede mutsuzluk tarafından diz çöktürülmüştü. Şimdi kötüler ve en kötüleri çocukluğuna dadanıp içindekileri kemiriyorlardı.

Ailesi onun düşüncelerini önemsememişti, hissettiklerine değer vermemişti. Ona destek olmamışlardı... Hâlâ daha ailesi miydiler?

Bunu düşünmekten kendini alamıyordu. Neden bir önemi yoktu bilmek istiyordu. Daha çocuksun deniliyordu. En önemli kısmıda buydu zaten. Hâlâ çocuktu.

Çocukluğu ile güldüğü konular artık onu ağlatarak büyütmeye kararlıydı. Uzay düşkünü, hayali astronot olmak isteyen bir çocuğun gerçekleri meydana çıkmıştı. Çünkü dünyayı sevememişti, sanki ait olduğu yerde değildi. Onları anlamayan ailesi ile uyuşmazlık içindeydi. Bu yüzden gitmek istiyordu. Ailesinin ona verdiklerine minnattardı. Tüm bu minnettarlığın eğik boynu ile gitmek istiyordu.

Ailesi gerçekte onu tanımıyordu. Neyi, neden sevdiğini ya da aslında en iyi notları sayısal derslerden alsa da sözel derslerin ilgisini çektiğini bilmiyorlardı. Olduğu kişi vardı birde ailesi tarafından olması istenen bir kişi. Eğer ailesi ile mutlu ve rahat yaşamak istiyorsa, hayatının bugünlerdeki gibi gerilim dolu almaması için değişmeliydi.

Onların istediği gibi bir olmalıydı. Kendi gibi değil.

Ailesi onun kötülüğünü istemiyordu. Onun daha iyi, daha güvenli bir hayat yaşaması için gerekli bir donanımla oluşturdukları bir kişi istiyorlardı. Derslerinde başarı, sosyal çevrede statü ve insan ilişkilerinde iyi bir kişiliğe sahip olmasını istiyorlardı. Tüm bu istekler onun iyiliği içindi.

Ufuk kendi olmanın nesi kötü anlamadı. Fakat olmaya devam ederse kötü bir şekilde anlamak zorunda kalacaktı. O sevgi dolu bir çocuktu kavga bilmezdi, iyiliğe direnmezdi. Kendi ailesine karşı koyamazdı.

Kendi içinde bir tasarı oluşturdu. Aslında değişmeyecekti, içi hep aynı kalacaktı. Sadece aynı olduğunu göstermeyecekti. Kendi içinde bölünecekti. Artık içini herkesten ve her şeyden korumak için, herkesten ve her şeyden saklayacaktı.

Kendi içinde bir valiz hazırlayacaktı ve tüm davranışlarını alarak çekip gidecekti. Tüm gerçek hisleri içinde kalacaktı. Muhtemelen herkese karşı bir et parçası gibi sadece varlık gösterecekti, istedikleri kişiyi verecekti.

Olduğu kişiyi kendinde saklayacaktı...

Bir çocuk daha ailesinin yanında kalırken torlanıp toplanıp gidecekti. Gecenin yarısı yorganın altında hıçkıra hıçkıra ağladığı günün sabahında gülerek kahvaltı masasına oturacaktı. Her şeyi ağır hissedecekti fakat bunların hiçbirini söylemeyecekti. Bir çocuk daha büyümüş taklidi yapıp kendi içinde çocukluğunu eyleyecekti. Tüm bu parçalanmış ruhun sonunda kendi olmayı unutacaktı.

BURASI LİSEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin