Biz birlikte olduğumuz, biz olduğumuz için çok şanslıydık. 

*   *   *

"... size güveniyorum." diyerek bitirdi Sergen hoca konuşmasını. Masada alkış sesleri yükselirken geniş bir gülümseme sundu Sergen hoca herkese. Ahmet başkanın ardından o konuşmuştu. Kısa ama motive edici konuşmalardı. Gülümsedim ve Özgür'e döndüm. Utku ile bir şeyler konuşuyordu. Herkes buradaydı, neşeli bir hava hakimdi masaya. Birbirine yabancı ve bir takımın bünyesinin altında toplanmış bir grup insanın yanı sıra, kocaman bir aileydi buradaki herkes. Sözde bir şey değildi bu. Birbirlerine bakışları, konuşmaları, hatta gülüşleri bile... Bunu kanıtlar nitelikteydi. 

Beşiktaş A takımı oyuncuları, eşleri ve çocukları kocaman bir aileydi. 

Ve ben Vera Livaneli; babamın gönlünü hoş tutmak için gittiğim, üstelik karşılığında para aldığım takımın içine girmiş ve onların ailesine katılmıştım. Bilerek ya da isteyerek olmamıştı bu. Ben önce kalbimde aşkı bulmuş, sonra da kendimi bu ailenin içinde bulmuştum. 

İlerleyen saatlerde, Özgür ile güverteye çıkmıştık. Geminin içinde romantik bir şarkı çalıyordu. Elimi demirlere yaslamış denize bakarken, Özgür arkamdaydı. Ellerini belime sarmış, çenesini saçlarımın üzerine katmıştı.  

"Bu içimi saran bir aşk hikayesi." diyerek mırıldandı Özgür kulağıma doğru. Çalan şarkıya eşlik ediyordu. Gülümsedim usulca. Kalp ritmim hızlanırken, ona doğru döndüm. Tek elim hala demirlerdeyken, diğerini Özgür'ün omzuna koydum. Özgür biraz daha çekti beni kendine. "Seni çok seviyorum." diyerek mırıldadım. Dudaklarını dudaklarıma bastırdı. "Seni çok seviyorum." diyerek mırıldandı dudaklarımın üzerinden.

"Bir sonraki şarkıyı kendime armağan ediyorum!" diye bağıran Kartal'ın sesiyle irkilerek o tarafa döndük. Kartal dünyanın en ciddi şeyini yapıyormuşçasına tuttuğu mikrofon ile sallanarak yanımıza geliyordu. Bir yandan da Selena'daki Fitnat'ın söylediği garip melodiyi söylüyordu. "Buna kim içki verdi?" dedi Özgür her an elini alnına vuracakmış gibi bir halde. Neyse ki elleri hala belimdeydi. Alnına vurmasını istemezdim çünkü o alında benim adım yazıyordu.

"Özgür Çalmayanhan." dedi Kartal karşımızda durduğunda. Gülmek ile gülmemek arasında bir yerde gidip gelirken, Özgür'e döndüm. Ona sinirli bakışlar atıyordu. Kartal kendi kendine güldü ve aynı melodiyi söylemeye devam etti. Kıkırdadığımda bakışları bana döndü ve gözleri kısıldı. "Siz öpüşüyor muydunuz?" dedi dehşet içinde. Sesi gemide yankılandığında, gözlerim kocaman açılırken geminin içinden kahkaha sesleri kulaklarıma doldu. Özgür'ü kendimden ittim ve sıkı sıkı demire tutundum. "Kartal." dedim fısıltılı bir isyanla. Utanç bedenimin her yerini çoktan sarmıştı. Özgür ise gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmıştı. 

İçeri girdiğimizde nasıl bakacaktım ben insanların yüzüne?

Kartal'ı gemiden aşağı itsem ne olurdu acaba?

"Bana cevap ver Çalmayanhan!" diye bağırdı Kartal birden. Özgür'ün gözleri kısıldı. "Ne cevabı Kartal?" dedi bayık bakışlar atarken. Kartal'ın gözleri doldu, yüz ifadesi her an ağlayacakmış gibi olurken şaşkınca baktım ona. Birden yere çöktü. Aklımda iki soru vardı: İlki, Kartal gemideki tüm içkileri mi içmişti? İkincisi ise kimse bu adama dur dememiş miydi?

Ah bir de şey, Kartal'ın sarhoş halini ilk kez görmüşken neden yanan ben olmuştum?

"Delirtecek beni." diyerek mırıldandı Özgür. Ben hala yerde, Özgür'e yavru köpek bakışları atan Kartal'a bakıyordum. "Lan!" dedi birden ayağa kalkarken. Gözleri kocaman açılmıştı. "Anneanne mi oluyorum?" diyerek devam ettiğinde biraz daha utanırken, kulağıma dolan kıkırdama sesi ile sesin geldiği yöne baktım. Rıdvan elindeki telefon ile Kartal'ı çekiyordu, yanında ise Ersin vardı. Utanç daha da baskın bir duygu olurken, ellerim ile yüzümü kapatıp kafamı Özgür'ün göğsüne gömdüm. Özgür sımsıkı sardı beni. Bir yandan da Kartal'a bir şeyler diyordu ama utançtan algılarım kapanmıştı.

Acaba Sergen hocama Kartal yerine orta sahada oynamayı teklif etsem, onu öldürmeme izin verir miydi?

"Aldatacaksanız sevmeyin kardeşim!" diye bağıran Kartal'ın sesi doldu kulağıma. Kafamı biraz kaldırdım ve baktım ona. Rıdvan ile Ersin kollarını girmiş sürüklüyordu. "Bırakın beni! İmdat!" diye yeniden bağırdığında kıkırdamama engel olamadım. Gülmem ile bana dönerken, gözleri kısıldı ve gülümsedi. "Ya da götürün beni köleler. Torunlarıma kazak öreceğim." dediğinde Ersin ve Rıdvan kocaman kahkaha atarken, Özgür'ün kısık sesli gülüşü doldu kulaklarıma. 

Geminin içine girdiklerinde, kafamı Özgür'ün göğsüne yasladım. "Asla normal değil." dedi Özgür kısık sesiyle. Ardından çenemde elini hissettim. Kafamı yüzüne doğru kaldırdığında kocaman bir gülümseme ile baktım ona. Yanaklarımdaki yanma yerin koruyordu hala. Kartal'dan bunun intikamını alacaktım. Özgür'ün yüzünde de benimkine benzer geniş bir gülümseme oluştu. Belimi daha sıkı tuttu ve biraz daha kendine çekti bedenimi. "Yine de aşık olduğum bu halini görmeme yardım ettiği için teşekkür etmeliyim sanırım." diyerek mırıldandı. Gözlerimi kısıp sahte bir kızgınlıkla baktım ona. "Sadece bu halime mi aşıksın Çalhan?"

Eğilip burnumun ucuna minik bir öpücük kondurdu. "Hayır." diyerek mırıldandı melodik bir ses tonu ile. "Her haline aşığım Vera Livaneli."

15 Mayıs 2021 - İzmir

Yaşadığım zaman boyunca öğrendiğim şeylerden biri; hayatın kendi planları olduğuydu. Her insan için farklı farklı planlar... Kimini en dipten zirveye çıkarırdı, kimini ise zirveden indirip en dibe atardı. Kiminin hayallerini yıkar, kimine ise yeni hayaller kurdurur. 

Hayat, insanların planına göre ilerlemezdi hiç.

Bu yüzden hayata acımasız denirdi. Aslında hayat acımasız değil, olması gerektiği gibiydi. 

"Çok heyecanlandım." dedim mırıldanarak. Cenk abim kolunun altına aldı beni. "Görünce sevinir değil mi?" diyerek ona döndüm. "Sevinir tabi abim, nasıl sevinmesin." dediğinde derin bir nefes aldım. Beşiktaş A takımın olduğu otelde, asansör bekliyordum. Yanımda Cenk Tosun vardı. Özgür'ün kaldığı odaya kadar bana eşlik edecekti. Yapacağım sürprizden onun haberi vardı sadece.

Ziraat ve ligin son maçı için İzmir'deydik. Babamlar farklı bir oteldeydi, en ise Özgür'e sürprizi, yani kendimi, göstermek için koşa koşa onların oteline gelmiştim. Özgür maça gelmeyeceğimi düşünüyordu. Ama asla öyle bir şey yapmazdım. Hani denirdi ya, iki elim kanda olsa gelirim diye. İki elim kanda olsa da Özgür'ün sezonun son maçlarında oynamasını izlemeye gelirdim.

Asansör durduğunda içine girdik. Cenk abi sakatlandığı için maçta oynayamayacaktı. Erzurum deplasmanında sakatlanmıştı. Ama motivasyonu oldukça fazlaydı. Ağzından şampiyonluk şarkılarını düşürmüyordu. Asansör durduğunda Cenk abi bir kapının önüne götürdü beni. Göz kırparak içeri girdi. Planladığımız gibi telefonu çıkardım ve Özgür'ü aradım. "Sevgilim." dedi açar açmaz. Gülümsedim. "Sevgilim." dedim uzatarak. "Kapının önüne çıkar mısın?"

"Ne kapısı?" diyerek sordu şaşkınca. Cevap vermek üzereyken gelen hışırtılar ile sustum. Önünde durduğum kapı açıldı ve Özgür çıktı. Gülüşüm biraz daha genişlerken, şaşkınca baktı bana. Önce mavi gözleri parladı, sonra ise doldu. Gülüşüm solarken, kollarımı açtım iki yana. Bir adımda aramızdaki mesafeyi açtı ve sımsıkı sardı beni. Kollarımı sıkıca doladım ona. "Seni yalnız bırakamazdım." diyerek mırıldandım kedi gibi çıkan sesimle. "Seni hiç yalnız bırakmayacağım." 

Kendini geri çekti ve kocaman gülümsedi bana. "Sana aşığım." diyerek mırıldandı ve dudaklarımın üzerine dudaklarını örttü. 

Bölümi nasıl buldunuz? Yorumlarınızı bekliyorum.

Finalden önceki son bölüm. Bir takım duugusallıklar yüklendi bedenime. Ama halledeceğim. Kendinize iyi bakın. Yeniden görüşmek üzere.

KOÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin