12 x Yeni

25.6K 1.8K 204
                                    

Günaydınlar hepinize!

Bölümü erkenden atayım dedim. Umarım seversiniz.

İyi okumalar💖

Koç - Bölüm On İki :  Anlamsız Durumlar

Açık konuşmak gerekirse İstanbul'a geldiğim zaman Bursa'daki arkadaşlarım ile bir daha konuşacağımızı düşünmezdim.  Efe abimle kuzen olmasına rağmen Eniz ile de aramıza bir şeyler gireceğini düşünürdüm. Araya giren mesafelerden dolayı hiçbir şey eskisi gibi olmazdı çünkü.

Ama yanılmıştım ve ilk kez yanıldığım için bu kadar mutluydum. 

Çocuklarla eve geçince önce hasret gidermiştik topluca. Bu hasret giderme biz taşınmamışız da, sanki tatile çıkıp geri dönmüşüz gibiydi. Beraber büyüdüğüm insanlarla yeniden birlikte olup vakit geçirmek güzeldi. Arda, Sude ve annem mahalledekilerin dedikodusunu yaparken; babam, Eniz ve Efe abim üniversite sınavı hakkında konuşuyordu. 

Hepimizin arasında en aklı başında olanı ve en Beşiktaşlısı Eniz'di. Aynı zamanda tıp istiyordu. Babam hepsini sevsede en favorisi oydu. Bazen beni evlatlıktan reddedip onu evlat edinmek istediğini bile düşünüyordum. Sude ise Eniz'den sonra geliyordu. Annem en çok Eniz ve Sude'ye güveniyordu. Sude'de annemiz gibiydi aslında. Hep toplardı bizi.

Arda ve ben ise baş belasıydık işte. Başımızı sürekli derde sokar, hiç akla gelinmeyecek şeyler yapardık. Küçükken birbirimizden hoşlanmaz sürekli kavga ederdik. Aynı kutuplar birbirini iter olayı gibiydi ilişkimiz. Ama büyüdükçe kavgalarımız yok olmuştu. Arada hala tartışsakta, üç saniye sonra saçma bir şey yapabiliyorduk.

"Mutlusun bakıyorum." dedi ablam oturduğum tekli koltuğun yanlarına çökerken. "Hem de nasıl." dedim mırıldanarak. Omzumdan tuttu ve beni kendine çekti. "Bazen benim yüzümden düzenini bozduğun için suçluluk çekiyorum." dedi içten bir şekilde. Kaşlarımı çatarak döndüm ona. "Saçmalama abla. İstanbul'a aşık olduğumu biliyorsun." dediğimde kafa salladı ve saçlarımı öptü. Geri çekildiğinde yüzünde sinsi bir sırıtış vardı. "Ben olmasam Özgür ile tanışamazdın hem?" dedi anında R çizip egolu haline bürünerek. Göz devirerek gülümsesem de "Yani." demekten kendimi alıkoyamamıştım. Birbirimizi kandırmaya gerek yoktu sonuçta.

Telefonum titreyince cebimden çıkardım. Oğuz gruba yazmıştı. Ondan önceki mesajları okudum. Özgür takım hakkında tuttuğum notları yarın antrenmana getirmemi istiyordu. Oğuz ise yarın okula gitmeyeceğimi söylüyordu. Armağan'la ikisine demiştim. Ama antrenmana çocuklar ile gitsem bir şey olmazdı bence. Hızlıca onaylayan bir mesaj attım. 

Özgür ile aramızdaki iletişim oldukça tuhaf ilerliyordu. Normalde erkekleri anlardım. Yakın arkadaşlarım genelde erkek olurdu çünkü. Ama onu anlayamıyordum . Bir anı bir anını tutmuyordu çünkü. Okulda bir kız onunla flört olduğunu söylüyordu, Özgür golünü birine armağan edebileceğine dair açıklama yapıyordu ama ona rağmen benimle uğraşıyordu. Bir gün daha önce hiç görmediğim bir şekilde, sımsıcak bir gülümseme atıyordu bana. Sonra durduk yere bozuk atıyordu. Benim şu ufacık zamanda tanıdığım Özgür Çalhan, benim o gülümsememe çapkın bir şekilde gülerdi. Yüzüme dümdüz bakıp, gözlerini çekmezdi benden.

Aramızdaki bu garip iletişimin arkadaşça olmadığının farkındaydım. Küçük bir çocuk değildim sonuçta. Ama onun bu dengesiz tavırlarından dolayı ne yapacağımı bilmiyordum.

KOÇNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ