Bölüm 19

3.1K 111 52
                                    

(19)

"Gönlümde bir heyecan, dindirmeye çalıştığım bir çırpınış..."

<Arkadaşlarınızı etiketlerseniz çok sevinirim.>

"Lan tuvalet fantazisi mi yapıyorsunuz?"

Oğuzun sırıtarak konuşması yanaklarımın kızarmasına sebep oldu. Yanaklarımın yanması üzerine ellerimi yanaklarıma koyarken,Oğuz hâlâ konuşmasını sürdürüyordu.

"Beni neden çağırmadınız,alındım gücendim." Bunu demesiyle abimin sevgili arkadaşından okkalı bir yumruk yedi.
"Saçma sapan konuşup benim asabımı bozma!"Oğuz acıyla yanağını tuttu. Yüzün de ki ifadeden anlaşıldığı üzere sert bir yumruk yemişti."Tamam abi büyüksün sakın yahu. Ne bu şiddet bu celal?"

Oğuzun gelmesi ne yalan söyleyeyim rahatlatmıştı. Onun yerine abim de gelebilirdi öyle değil mi? Buna da şükür etmek lazımdı.

Oğuz bana baktı bu sefer. Göz kırptı.

"Sende az değilsin he. Abi diye peşinde geziyordun,şimdi aşkım diye."

"Oğuz!"

"Tamam tamam."

***

Gecenin köründe guruldayan karnımla uyandım. Tabi uyanmam da sadece bunun etkisi yoktu. Takırtı sesleri geliyordu fakat nereden geldiğini bir türlü çıkaramıyordum. Gözlerimi ovuşturup kendime gelmeye çalıştım. Direk komodinin üzerinde bulunan telefonumu alıp saate baktım. Gece 03:31'idi. Allah Allah? Gecenin vaktinde gelen bu tıkırtılar neyin nesiydi? Fare olabilir mi diye düşünsem de bu fikir saçma geldi. Fare bu denli bir ses çıkaramazdı. Gerçi farenin bizim evde ne işi vardı? Saçmalama Nehir.  Bizimkilerin hepsi uyuyordu emindim. Ee peki kimdi bu? Yorganı üzerimden ayaklarımla itekleyerek ittirip yatağımdan indim. Hem gelen seslere bakar hem de bir şeyler atıştırabilirdim. Dağılmış saçlarımı geriye doğru attım. Parmak uçlarımla kapıya doğru yürüdüm. Bende ki cesarette taktire şayandı doğrusu. Sanırım birazdan korku filmlerinde ki, seslere doğru gidip gafil bir şekilde canavara yakalanan o aptal kişi ben olacaktım. Bunu düşüne düşüne çıktım odadan. Ses çıkarmamak için kapıyı ardımdan kapatmamıştım. Gelen takırtı seslerinin nereden geldiğini anlamaya çalışırken mutfaktan geldiğini anlamıştım. Tek takırtı sesi gelmiyordu, tabağa vurulan çatal, kaşık sesleri ve bardak sesi de buna eklenmişti. Mutfağa yaklaşıp kapalı kapısının kulpunu indirdikten sonra kapıyı ittirdim. Gördüğüm kişi aç ayı gibi buzdolabına dadanan Giray Erdemden başkası değildi.

"Abi? Yuh! Gecenin bu saatinde tıkınıyor musun?"

Tehdit edercesine baktı. 

"Sussana kızım, senin yüzünden annem gelirse valla dayak yersin!" Elinde ki, annemin yarın için gelecek komşular için hazırladığı sarma tenceresinden başkası değildi. Bu konumdayken bir de beni tehdit mi ediyordu? Sanırım evet. Her şeyi geçiyorum ben o sarmaların bir çoğunu maharetli (!) ellerimle komşulara sarmıştım, aç ayı abime değil! "O tencere sarma tenceresi değil mi?" İçim acıya acıya sorduğum soruyu umursamazca ağzına ikişer üçer tane tıktığı sarmayla cevaplamıştı. "Evet."

"Annem yarın o sarmaların orada olmadığını görünce ne açıklama yapmayı düşünüyorsun?" Bunu derken kendime bir bardak su doldurup, kafama dikmiştim. Resmen bin bir emekle yaptığım sarmaları keloğlan çizgi filminde ki uzun gibi yutmuştu.

"Nehir yedi derim." dedi ağzı dolu dolu. Sonra yüzünü ekşitti." Bana da su versene, midem ekşidi birden."

'Al al hoppa' diyen iç sesimi susturdum. Susturmasaydım nah çekeceğimi biliyordum çünkü.

Rüzgâr Ateşi Körüklerse (Mahalle) (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin