GM | 25 | Ölümle Baş Başa

Começar do início
                                    

"Borulardan sıcak su akıyor Kuzey, boruları patlat ve ısıt beni." dedim son çare olarak.

Soğuk ortam bilincimi kapatmama neden oluyordu. Çok uykum vardı. Bulunduğum yerde kıvrılıp kendimi zihnimdeki karanlığa bıraktım.

"Sakın uyuma Dedektif! Aç gözlerini, uyuyamazsın!" dedi endişeyle.

Ama ben onu önemsemiyordum. Uyku çok tatlıydı. Mantıklı düşünemiyordum. Bir yandan bana seslendiğini zar zor işiyordum; kafamın için karıncalanıyordu.

Tam olarak kavrayamadığım zaman kavramı ileriye doğru yol aldıkça vücudumun belirli bölgelerini hissetmeye başladım. Parmak uçlarımdaki hissiyat geri gelirken burnumun sızlıyor, dizim acıyordu. Dudaklarımdan çıkan sesli ve kısık inlemeleri duyabiliyordum. Yüzümde gezinen yumuşak dokulu dudakların, ait olduğu kişiyi yakından tanıyordum. Bilinmeyen...

"Hadi güzelim, kendine gel," dedi bana, hoş bir tonlamayla. "Uyan, yanındayım..."

"Buradayım," diyebildim sadece.

Mırıltılı kelimelerimin döküldüğü dudaklarıma uzun ancak yumuşak bir öpücük bıraktı. Başıma tuttuğu sıcak ve ıslak kumaşın varlığını algılayınca gözlerimi zorlukla araladım. Doğrudan gözlerime bakan yeşil gözlerle çarpışan bakışlarım, bilincimi yerine getirmişti. Bir müddet sadece koyu yeşil harelerinin nasıl parladığını seyrettim.

"Beni kurtarmaktan sıkılmadın mı, Bilinmeyen?"

Başını hafiften iki yana salladı ve ufak bir gülümseme sergiledi. "Asıl sen beni kurtarıyorsun, Dedektif," dedi parmakları yüzümü okşarken.

"Neyden?" dedim pürüzlü sesimle.

Gülümsemesi genişleyince, "Korkularımdan," diye fısıldadı. "Senin sayende seni kurtarabiliyorum."

Cevap veremedim. Ne söyleyeceğimi bilmiyordum ki.

Kucağında uzandığımı fark edince yavaş yavaş başımı oynatarak etrafa bakındım. Burası ayrı bir tüneldi ama daha eskiydi. Duvarları beton değil, topraktandı. Kanalizasyondan ziyade eski bir maden tüneline benziyordu. Duvardaki turuncu ışıklar, sönmek üzere olsa bile ortamı aydınlatmaya yetiyordu.

Kuzey beni dikkatli bir şekilde doğrulttuğunda bacaklarının arasında oturmayı sürdürdüm. Çıplaktım. Fakat üzerimden çıkan kıyafetleri sıcak suyla ısıtıp bedenime sarmıştı. Fazlasıyla mantıklı bir eylemdi.

Aklıma gelen garip detayla Kuzey'in kollarını tutarak gözlerine baktım.

"Küçük kız nerede?"

İfadesi gerildi. Arka tarafıma doğru bakıp, bakışlarını birkaç saniye orada tuttu. Yavaşça arkamı döndüm. Küçük kız baygındı. O kim Nora? Neden burada? Daha doğrusu... Buraya nasıl gelebildi?

"Öldü mü?" diye sordum kendimi tamamen toparlarken. Taytımı elime alıp sıcak suda ısıttım ve suyunu sıkmaya çabaladım.

"Kalk sen, ben yaparım." Ayağa kalktığım sırada, "Ölmedi ama neredeyse ölüyordu," diye açıkladı. "Nabzı çok düşük, o da hipotermi geçirmiş ve yaralı."

Küçük kızın yanına giderek dizlerimin üzerine çöktüm. Sağ dizim hâlâ sızlıyordu. Nabzını kontrol ederek vücut ısısına baktım. Normaldi ama yine de durumu kötüleşebilirdi.

"Suni teneffüs mü yaptın?"

Kızın altın sarısı saçlarını yüzünden çekip bedenini inceledim. Kolunda devasa boyutta bir yara vardı, duvara yazı yazan kişi bu kız olmalıydı. Zira parmakları küçüktü ve parmak uçları duvara sürtündüğü için tahriş olmuştu.

Geçmişin Mezarı (Tamamlandı) Onde histórias criam vida. Descubra agora