GM | 21 | Geçmiş, Şah Damardan Daha Yakın

En başından başla
                                    

Yüreğimdeki aşkın heyecanıyla teklifini kabul ettim.

Ah Christoffer, ona âşıktım.

🪦

Kirpiklerimin üzerine damlayan suyla gözlerimi ağır ağır araladım. Tıp, tıp, tıp... Tepemdeki kapağın açıkta kalan köşesinden zar zor içeriye sızan ışık huzmesi içinde yarı baygın hâlde yattığım su kuyusuna zoraki bir aydınlık sağlarken neredeyse kurumak üzere olan sığ suya akan yağmur damlalarının sesi kulaklarımda uğulduyordu.

Tıp, tıp, tıp...

Yalnızdım; karanlıkta ve küf kokulu su kuyusunda...

Gözlerimi tamamen açmakta zorlanıyordum. Başım dönüyor, her bir uzvum sızlıyordu; hareket kabiliyetim durmuştu. Günlerdir bedenimde açılan derin yaralar ve dahi ufak sıyrıklar sızım sızım sızlamaktan geri durmuyordu. Kaburgalarımın bir yük altında ezildiğini hissediyordum. Nefeslerim ciğerlerime yetmiyordu. Rutubet kokusu... İs, sis, suratımı kaplayan yağmur damlaları...

Uyur uyanık bir halde gördüğüm rüya, beni geçmişe götürmüştü. Ancak bu... Bu bir rüya gibi değildi. Sanki zamanda yolculuk yapıyormuşum gibiydim. Gözlerim kendini kapatmaya zorluyordu. Zihnimse açıktı. Anılar, bugün kadar taze, diri lakin geçmiş kadar uzak ve izbe...

🪦

12 Temmuz 1659
İsveç/Raven Malikânesi

Şık görünümlü ve zengin döşemelerin olduğu odada kucağımda uyuyan kızımı emzirerek yavaş adımlarla yürümeye başladım. Henüz uykuya dalmıştı ve hizmetliler, diğer çocuklarımla ilgileniyordu.

"Leydim," dedi yatak odamdan içeriye giren hizmetli. "Af buyurun Leydi Nina, sizlere rahatsızlık verdim."

Gülümseyerek, "Sakınca yok, ne olmuştu?" diye sordum.

Elindeki kırık vazonun parçalarını gösterdi ve mahcubiyetle başını öne eğdi. "Oğullarınız malikânenin bahçesinde topaç çevirirken camdan içeriye fırlatmışlar. Seingneur Christoffer'a babasından miras kalan vazo parçalandı hanımım, engel olamadım."

İçten içe üzülsem de bunun oğullarımın suçu olduğunu biliyordum. Hizmetlinin bir günahı da kabahati de yoktu ki.

"Pekâlâ, oğullarımla ben konuşacağım. Sen işine geri dönebilirsin lakin vazonun kırıklarını bir arada tut lütfen. Zira akşam sevgilim Christoffer'a göstermek isterim. Mutlaka vazoyu yeniden tamir ederiz ve sonra da bir daha kırılmaması için Christoffer'ın ailesinden kalan diğer eşyaların bulunduğu eski sandığa koyarız."

Usulca başını sallayıp önümde eğildi ve odayı terk etti. O vazo Christoffer için de benim için de epey önem taşıyordu. Christoffer'in ailesi çıkan yangında hayatlarını kaybettiklerinde onlardan kalan ve yangından sağ çıkan eşyaları eski bir sandığa kapatmıştık. Ah sevgilim, aile özlemini o eski eşyalar sayesinde giderirdi. Fazlasıyla güzel bir vazo idi. Kavisli bir şekle sahipti, altın detayları ve zümrüt işlemeleri ile göz kamaştırırdı. Üzerinde sarı ve mavi çini desenlerinden vardı. Değerli de olsa en önemlisi bizim için özeldi...

Küçük kızımın uyuduğunu görünce onu beşiğine bırakarak işlemeli masamın önüne oturdum. Az sonra yürüyüşe çıkmak istiyordum; hava bugün kötü sayılmazdı. Masamda duran gümüş aynayı alarak yüzüme tuttum.

Yanaklarımda, çenemde, alnımda ve boynumda duran küçük siyah benlerim gözüme çarpan ilk şeydi. Christoffer bile yüzümdeki benlere hayrandı. Mavi gözlerim ve artık belimin altına kadar uzayan siyah saçlarım, yaşıma rağmen beni genç göstermek için yeterliydi.

Geçmişin Mezarı (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin