Yirmi Altıncı Bölüm

152K 9.8K 2.2K
                                    

Merhaba,

Nasılsınız bebekler? Bir kısmınız bu saatte okuldadır muhtemelen :)

Keyifli okumalar diliyorum.

Sınır 2k oy, 800 yorum sınırı.

💫

Asu'dan...

"Gözlerindeki korkunun sebebi ne güzelim?"

Savaş'ın aniden sorduğu soruyla bakışlarımı tişörtün kumaşını sımsıkı avuçlarımda ezdiğim ellerime düşürdüm.

Evdeki o korkunç manzarayı gördükten sonra aklımdan hiç çıkmamıştı. Nagihan teyzeye ya da diğerlerine hissettirmemeye çalışsam da Savaş anlamıştı.

Korkuyordum.

Kendime gelecek olan zararı bile göz ardı ederdim ama bana en zor zamanımda evlerini açan insanlara benim yüzümden başlarına gelecek en ufak bir zararda kendimi affetmezdim.

Annemin bile beni evde barındırmayıp da Savaş'ın ailesinin el üstünde tutması beni çok mahcup ediyordu.

"Evime saldıran kişinin dışarıda olması beni korkutuyor," dedim kısık ve tedirgin bir sesle. "Şimdi senin evinde olmak hem seni hem de aileni riske atmama sebep oluyor," başımı kaldırıp direkt gözlerinin içine baktım. "Ya size de zarar verirlerse?"

"Ailemin evini gözlemesi için iki polis görevlendirdim. Evim 7/24 güvenlik kameralarıyla izleniyor. Kimse girip çıkamaz, için rahat olsun."

Bir nebze olsun rahatlamış buldum kendimi. Ama yine de kalbimin bir köşesinde benim yüzümden masum insanlara zarar geleceği endişesi hazırda duruyordu.

"Asu," benim iç muhasebemden hoşlanmamış olacak elimin birini kavrayıp dikkatimi ve odağımı kendi üzerine almak istedi. "Düşünme," dedi sert bir sesle. "Düşündükçe saçmasapan düşünceler kafanın içinde dönüp duracak."

"Elimde değil," diye mırıldandım. "Ailen benim yüzümden tehlikede olsun istemiyorum Savaş. Annen baban ya da kardeşlerine bir zararım dokunursa-"

"Olmayacak!" dedi keskin bir sesle. "Aklından at şu zırvalıkları. Bana güven,"

Alt dudağımı ağzımın içine yuvarladım. "Peki," dedim kabullenmişlikle. Çatık duran kaşlarında ve alnında belirmiş olan keskin çizgide gezdirdim bakışlarımı. "Tamam düşünmeyeceğim," dedim daha ikna edici bir sesle. Parmağımı kaşlarının arasına dokundurdum. "Başın ağrıyacak, kaşlarını çatma. Sana güveniyorum,"

"Aferin," derken sesindeki öfkenin yerini sakinlik almıştı.

Dudaklarım hafifçe kıvrıldı. Çocuk gibi aferin demişti bana.

"Sinirlendirdim mi seni?" dedi biraz alayvâri bir tavırla.

Gözlerim kısıldı. "Hayır," deyip kaşlarımı kaldırdım. "Sinirlenmemi mi isterdin?"

Belimin arkasındaki koluyla aniden beni kendine çekmesiyle hem bedenimin hem de kalbimin dengesi bozuldu.

Avuç içlerim onun çıplak göğsüne yaslanmıştı ve yüzlerimiz arasındaki mesafe saniyeler içinde erimişti.

Kaburgalarımın ardında güçlükle zapt ettiğim kalbimin atışlarını engelsizce duyduğunu hissediyordum.

Zihnimdeki bütün karmaşa onun yakınlığıyla silinmiş, geriye yalnızca sıcak bakışları kalmıştı. Avcumun içindeki tenden yayılan sıcaklık rahatlıkla yutkunmamı engelliyordu.

155 POLİSİYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin