24. Hırsızın hiç mi suçu yok?

6 0 0
                                    

Evet arkadaşlar hırsızın hiç suçu yoktur.

Niçin mi?

Truman Show diye bir film vardı. O filmde herkes figüran idi Truman'a göre ve sadece kendilerine verilmiş rolleri oynuyorlardı. Bizim hayatımız da aslında Truman Show'dan farksızdır. Karşı karşıya geldiğimiz her şahıs aslında bir figürandır ve yalnızca senaristin kendisine verdiği rolü oynamaktadır (Dikkat! Nevrotik bir tarzda algılamayınız bu olayı).


Sadece senaristin verdiği rolü oynayan bir kimseyi itham etmek, suçlamak ne derece doğru olabilir ki? Anlamsız bir davranıştır bu. İlla suçlayacaksan senaristi suçlayabilirsin belki; ama senaristi de suçlamaya kalkarsan yine elinde kalır o iş. Zîrâ senarist senaryonun bütününe hâkim olduğu için, senin başına gelmesini takdir ettiği o olayın mutlaka bir hikmeti, mutlaka bir sırrı vardır.


Bize yanlış yapanların, üzenlerin, kötü davrananların hiçbir suçu olmadığını söylemek çoğu kişi için kabul edilebilir değildir. Gerçekten onların hiçbir suçu yok mu?


Evet arkadaşlar bizim zâviyemizden olmak kaydıyla, gerçekten onların hiçbir suçu yoktur; çünkü bu evrende merkez bizim benliğimizdir; "Ben" tıpkı dairenin merkezindeki nokta gibidir. "Ben"in dışında cereyan eden tüm hadiseler "Ben"e nispetle oluşurlar. Hep dediğimiz gibi dış dünyamız, iç dünyamızın bir projeksiyonundan ibarettir. Bu evren içimizde ne varsa dışımızda onu somutlaştırır ve bize gönderir. Söz gelimi içimizde dolandırıcılık sıfatı varsa, bir gün mutlaka bir dolandırıcının bizi çarpması kaçınılmaz bir yazgıdır. Evren daima bir sinema perdesi gibi bizi bize göstermektedir. Bu gösterinin amacı ise bizim terbiye olmamız ve üst şuur mertebelerine çıkabilecek hale gelmemizdir. (Bu evrenin kayyumu/ayakta tutanı ve işleteni de Allah olduğu için, son tahlilde her iş Allah'a irca olur. Başımıza gelen her şey Allah'tandır denir o yüzden klasik din dilinde).


Hırsızın suçu ancak kendi evreninde geçerlidir. Evet o hırsız kendi evreninde ve "Ben" merkezli dünyasında elbette suçludur ve ona göre muamelesi yapılacaktır. Ancak dikkat edelim arkadaşlar! Onun suçu yalnızca kendi evreninde geçerlidir. Bize göre ise yalnızca bir figüran olduğu için suçsuzdur.


O yüzden suçluyu dışarda aramak, birilerini eleştirmek, kavga etmek, çatışmaya girmek bizi hakikatten uzaklaştırdıkça uzaklaştıracaktır. Bunların hepsi Emmare dediğimiz şuurun en düşük seviyesinin işleridir. Levvame yani özeleştiri yapan bilinç ise ancak kendini itham eder; kusuru ancak kendinde arar (Bol keseden Levvame dağıtanlara duyurulur... Levvame mertebesinin bile ne denli yüksek olduğunu ve aslında her halimizin Emmare olduğunu bilelim)


Şimdi şöyle bir soru gelebilir:


– Tamam bunları aklen anladık, ama bulunduğumuz bilinç mertebesi itibariyle bunları hayatımızda uygulamaya sokamıyoruz veya nasıl uygulamaya sokacağımızı bilemiyoruz. Biz ne yapacağız?


+ Günlük hayatımızda karşılaştığımız olaylara diğer aklı başında insanlar nasıl tepki veriyorsa biz de ona göre davranmalıyız. Yoksa "Sana bir tokat atana diğer yanağını da çevir" türünden yapay bir davranışa girmemiz doğru olmayacaktır. Ancak gece başımızı yastığa koyduğumuzda karşılaştığımız her olayın, aslında kendi iç alemimizdeki bir mananın zahire çıkışı olduğunu bilelim ve hepsini de kabul edelim. Zîrâ reddedersek, itiraz edersek karşı çıktığımız ancak Hakk olacaktır; çünkü içi dışa çıkaran sistemi o kurmuştur. Cinayetin büyüklüğünü düşünün... Bu nedenle "Rıza makâmı ateşten bir gömlektir" dermiş eskiler...

ISNETUSWhere stories live. Discover now