16. Kalp Gözü

4 0 0
                                    

Klasik tasavvuf ehlinin kalp gözü dediği olgu, melekî boyuttan basîretinin açılması, tüm manaları misâlî sûretlerde görür hâle gelmeleridir. Mesela ona düşmanlık yaparsanız size baktığında bir yılan sûreti görecektir. İnsanları inciten bir ahlâka sahipseniz sizi akrep olarak görecektir vs...

Daha bunun gibi ve bundan öte nice acâyip hallerden haberdâr olurlar.

Ancak bir de spritüalistlerin kalp gözü dediği yetenek vardır ki, onlarınki tasavvuf ehlinden farklıdır ve çok daha düşük bir derecedir; çünkü onlar Melekût boyutundan değil enerji boyutundan açılım sağlamışlardır. Evrendeki enerjetik yapıyı ve tüm enerji alışverişlerini müşâhede ederler. Bu nedenle cinnî bir kâbiliyettir bu sâhip oldukları. Tasavvuf ehli ile spritüalistleri ona göre değerlendirelim. Biri melekî diğeri ise cinnî açılım sağlamıştır. Cin ve melek arasında ne kadar fark varsa, bunlar da o derece ayrıdırlar.

Peki bu türden bir kalp gözünün bize ne faydası olur?

Rasyonel aklın ne olduğunu ve kazandırdıklarını herkes bilir. O yüzden fazla îzâha girmiyorum. Ancak "Akıl" kelimesinin "Bağ" demek olduğunu hatırlayalım. Eski dönemlerde Araplar kamp yaptıkları zaman, develerin ön ayağına "Akıl" dedikleri kısa bir ip bağlarlarmış. Böylece deve adımlarını küçük küçük atmak zorunda kaldığı için kamp çevresinden fazla uzaklaşamaz, ama aynı zamanda çevredeki bitkileri yiyerek beslenebilirmiş.

İşte akıl budur. Şuuru belli bir noktaya kadar getirir, ama fazla açılmasına izin vermez. Onu suretlere, kelimelerin prangasına kilitleyip bırakır. Felsefe bu yüzden hakîkati arama yolunda çok kusurludur. Spritüalistler ise sahip oldukları enerjetik görüş sâyesinde şuuru bir kademe daha öteye taşıyabilirler. Ancak asıl vurgunu tasavvuf ehli yapar. Onlar sahip oldukları görüş sayesinde nûrânî boyutun olaylarına vâkıf olurlar. Bu sâyede olağanüstü bir şuur açılımı sağlarlar. Yâni çok gören çok biliyor, çok daha yüksek idrak sahibi oluyor. Allah'ın işlerini açık açık görebildikleri için îmanları, ma'rifetleri de ona göre oluyor.

Bir üçüncü ve de en yüksek kalp gözü türevi vardır ki, ondan pek kimsenin haberi yoktur. Bu kalp gözünde herhangi bir vizyon türünden görüş yoktur; saf bir kavramları seziş vardır. Meselâ kırk yıl kapalı çarşıda esnaflık yapmış birini düşünün. Artık o kişi öyle bir hâle gelmiştir ki, insanı görür görmez tanır olmuştur. Kim üçkağıtçı, kim dürüst, kimin niyeti nedir vs... Veya uzun yılların futbolcusu ve sonra da teknik direktörü olan bir kişiyi düşünün. Bir maçın daha başında gidişatı tahmin edecek ve maçın sonucunu az çok isâbetle sezecektir.

İşte bu üçüncü tip kalp gözü en üstünüdür; ama pek bilinmez. Avamın nazarına vizyonların görünmesi, acâibâta şâhid olmak çok daha üstün gibi görünür; ancak bu doğru değildir. Üstelik o gördüklerini hazmedecek ve değerlendirecek altyapıya sahip olmayanların çok daha dengesiz hale gelme riskleri vardır. Psikiyatrik vak'a olmaları işten bile değildir. Bizzat şahit oldum ben bu duruma. Lise yıllarında âcil serviste çalışırken yaşlı bir adam kendine zarar verdiği için sık sık hastaneye getiriliyordu. Kendi kendine duâ ederdi. Eğilip mırıldandığı şeylere kulak verdiğimde vâkıf olduğu sırlardan dolayı bunları yaptığından Allah'tan af dilediğini duyardım. Sonra deli diye adamı Psikiyatri'ye sevk ettiler.

Bu üçüncü kalp gözü sâhipleri, evreni ve sırlarını okuyabilirler ve kelâma dökebilirler. Onların sundukları ilim, tümdengelim yoluyladır. Önce bütünü görürler sonra uygun bir lisan kalıbı ve misalle bize sunarlar. Rasyonel akıl ise parçaları inceler yani analitik çalışır. Bunların aklı ise âdetâ rasyonel aklın da aklı gibi bir şeydir kısacası.

ISNETUSWhere stories live. Discover now