•Benim gibi•

13.5K 1.7K 848
                                    

Elimde bir bardak kahvemle aptal gibi ağlıyordum. Kanepemde oturmuş, dizlerimi kendime çekmiş, sadece açık olan televizyona bakarak ağlıyordum. Yoongi ise yanımda oturuyor ve elinden bir şey gelmediğinden benim bu çaresiz halimi izliyordu.

Jimin ve Namjoon, kimliklerini bile almamışlardı. Taehyung'un almalarına izin vermediğini tahmin ediyordum. Kendimi resmen kullanılmış gibi hissediyordum. Onu oradan çıkartmak için harcadığım zamana ve aptallığıma üzülüyordum.

Kendimi onun için tüketmiştim. Aptallık bendeydi. Kısa süredir tanıdığım adama güvenecek ve ona aşık olacak kadar aptaldım.

"Bari Jimin'i götürmeseydi. O çok küçük. Taehyung'a ayak uyduramaz"

"Düşündüğün tek şey o çocuk mu? Jeongguk, adam seni kazıklamış. Götüne kazığı sokup gitmiş"

Tek şey o değildi. Yine de ne yapacağımı bilmiyordum. Ben artık Taehyung için kendimi daha fazla yormak ve daha çok üzmek istemiyordum.

"Sana yaşattıklarından sonra söyleyeceğin tek şey cidden bu mu? Kusura bakma ama ben bu durumu senin kadar sindiremem"

Ona güvenmiştim. Onu anlamaya çalışmıştım. Hala da anlamaya çalışıyordum. Bu yaptığının, benim açımdan iyi bir tarafı olup olmadığını sorguluyordum. Bulamıyordum. Sahi, Taehyung şimdiye kadar neyi doğru yapmıştı ki?

Ben onun her türlü iyiliği için uğraşırken bir defa olsun benim iyiliğimi düşünmüş müydü? Bekli. Fakat bu düşüncesini uygulamaya koyduğunu zannetmiyordum. Taehyung beni üzmekten ve beni tüketmekten başka bir işe yaramamıştı.

Belki de benden uzak durmaya çalışarak beni korumaya çalışıyordu. Bana yük olmak istemiyor da olabilirdi. Bunlar sadece bahaneydi. Hepsini benimle konuşabilirdi. Bir çözüm yolu illa ki bulurduk fakat o hep yaptığı gibi yine beni yaralayacak, beni kötü etkileyecek yolu seçmişti.

Arkasında hiçbir iz bırakmadan kaybolmuştu. Hoseok'u tembihlemiş olmalıydı. Adam telefonlarımı bir kez bile açmamıştı ki onu en az elli kere aramıştım. Taehyung'un, Namjoon'un ve Jimin'in telefonları da meşguldü.

Kararsızdım. Onca yaptığımdan sonra önemsizmişim, bir hiçmişim gibi arkada bırakılıyor olmama rağmen kaldıkları yere gitmeli miydim? Bu riski almaya ve konuşmaya değer miydi?

Sanmıyordum.

Zaten hala orada olup olmadıklarını bile bilmiyordum. Belki de yoklardı ve ben oraya giderek kendimi melezlere yem edecektim.

"Her şey bitti. Eski Jeongguk olmaya devam edeceğim. Hata bende, öyle güvenilmez, dengesiz bir adamı hayatıma almamalıydım. Onun için yaptıklarım anlamsızdı ve aptallıktı. Dersimi aldım. Bir daha asla"

"Asla, asla deme. Hep asla dersin ama sonunda asla dediklerini yapmaktan da geri kalmazsın. Bir boku bir kere değil on kere yersin sen"

Kahve fincanındaki, kırmızı ve yaşlı gözlerim, Yoongi'nin gözlerine çıkmıştı. Yüzümde sana inanmıyorum diyen bir ifade vardı. O ise bana ve Taehyung'a sinirli olduğundan soğuk bir ifadeyle bakıyordu. O da haklıydı. Taehyung'un yaptıkları onu da etkilemişti.

"Sağol Yoongi. Çok güzel avutuyorsun"

"Bunun avutulacak bir tarafı yok. Dost acı söyler Jeongguk. Hatalarını yüzüne vurursam tekrarlamazsın belki"

Yanaklarımı şişirerek oflamıştım. Yalnız kalmak istemediğimden ve uzun süredir onu görmediğimden yanımda olsun istemiştim ama simdi gitsin ve beni benimle bıraksın istiyordum. Ne yapacağıma karar vermem gerekiyordu.

Tiger's Eye •taekook•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin