26. Bölüm

636 66 0
                                    

Selam.

Sizce Buğra'nın dönmesi nelere sebep olacak?

Gününüz nasıl geçiyor?

***

"Abla!"

"Abla hadi kalksana!"

"Ya bugün çok işimiz var kalk!" gözlerimi yavaş yavaş açtığımda başımda Sena vardı.

"Noldu ya? Ne abla abla?" dedim uykulu halde.

"Hani bugün Ahmet'in doğum günü ya! Daha davet mesajları atılacak, kapattırdığımız kafe süslenecek hadi saat 10.00."

Gözlerimi ovalayarak yatakta oturur pozisyona geldim.

"O gelecek mi?" dedim somurtarak.

Gelmeli mi?

"O kim?" dedi ve ardından devam etti.

"Ha Buğra mı? Valla dün gece Ahmet, Yusuf, Bulut ve Buğra hepsi beraberdi. Doğal olarak gelir." dediğinde içimde bir yerlerde onu görme isteği ile yanıp tutuşuyordum ve bu çok yalnıştı.

Oflayarak yataktan çıkıp aynanın önüne geçtim. "Ben yardım ederim her şeye ama o doğum gününde bulunmam kusura bakmayın."

"Ne?" dedi Sena yanıma gelerek.

"Ne demek bulunmam? Ahmet senin kaç yıllık arkadaşın farkında mısın?"

Haklıydı, Ahmet kırılabilirdi. Ama beni anlayacağını umuyordum..

"Ben ayrı kutlarım o zaman Sena. Onunla karşılaşmak istemiyorum." dedim banyoya doğru ilerlerken tam kapıyı kapatacağım sırada Sena elini kapıya koyarak bunu engelledi.

"Demek kaçıyorsun?" dedi tek kaşını havaya kaldırarak.

"Alakası yok, sadece onun yüzünü görmek istemiyorum ve izin verirsen elimi yüzümü yıkayacağım." diyerek kapıyı zorlamayıp suyu açtım. Sena arkamda durarak konuşmasına devam etti.

"Abla o öyle düşünür, benden söylemesi. Hem eğer gelirsen ona umursanmadığının kanıtını vermiş olursun." dediğinde havlu ile yüzümü kuruttum.

"Nasıl olacak o?" dedim aynadan ona bakarken.

Bir kereden kolumdan tutup kendine döndürdü "Geleceksin, güleceksin, eğleneceksin, onun yüzüne bile bakmayacaksın." dediğinde bu fikir hoşuma gitmişti.

"Haklısın bak, doğru. Tamam geliyorum ben." sevinçle alkış çalarak odanın kapısına ilerledi.

"Hadi saat 11.30 da kafede buluşup her şeyi halledeceğiz. Poğaça falan atıştırırız orada, hazırlan." dediğinde başımla onayladım.

Koridorda daha fazla dikilmeyerek odama geçtim. Dolabımın önüne geçip toz pembe örgü boğazlı kazağımı altına da siyah deri eteğimi alarak giydim.

Çekmeceden gold rengi parıltı taşları olan iki yüzüğümü de alıp parmaklarıma taktım.

Dört sene önce kullanmadığım gibi hâlâ fondöten ve pudra kullanmıyordum. Klasik makyajımı yapıyordum. Kirpik kıvırıcı kullandıktan sonra rimelimi sürüp toz pembe rujumu aldım. Rujumu da sürdükten sonra rimelimi ve rujumu boyundan asmalı ten renginden bir tık daha koyu olan çantama attım. Cüzdanımı ve telefonumu da koyduktan sonra askıdan diz üstü çantam ile aynı renk olan kabanımı da alıp odamdan çıktım.

Benden birkaç dakika sonra Sena'da çıktığında annemlere haber vererek botlarımızı giyip asansöre bindik.

***

YAZ YAĞMURU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin