11.Bölüm: ''Yanlış Anlaşılmalar Doğru Hisler''

Почніть із самого початку
                                    

''Az kaldı,'' dedi Gülbade yanağımı severek. ''Az kaldı anneciğim, düğününde saçlarına Feriha gibi sim döktüreceğiz.''

Daha çok güldüm. ''Yekta da Halil olsun anasını satayım. Feriyanım.''

''Goncanım.''

''Harika,'' dedim dudaklarımı bükerek. ''O kadar derdimiz yok ki şuradaki muhabbette bak.''

''Bacılar boş yaparak iletişim sağlarlar. Dünyanın en salak muhabbetleri sayesinde bacılardır.''

''İmza.''

Gülbade ile soğuktan titreyen ellerimize rağmen aldırış etmeden gülmeye devam ettiğimizde sahanın kapısı açıldı ve içeri buram buram uzun eşek oynayarak sınıfı ahıra çeviren bir grup erkek kokusu yükseldi. On beş kişi içeri girdiğinde en sonda Bekir ve Yekta'yı gördüm.

Yekta'yı görünce ağzım yüzüm yamuldu. Sırıttım. ''Çok yakışıklı şerefsiz.''

''En büyükleri o mu?''

''Ne bileyim?''

''Öyleyse eğer göz doktoruna gidelim çünkü bunlar hiç liseli gibi durmuyor. Kendimi ana sınıfı terk bir çocukmuş gibi görüyorum şu an.''

''Öyle olabilir miyiz ya?''

''Ana sınıfına hiç gitmedim,'' dedi umursamaz bir sesle. ''Komşunun çocuğu gidiyordu uyuma saati diye bir şey vardı sanırım, evde de uyuyordum ben ne gerek var of?''

''Haklı isyan.''

Ağzımın kenarını temizledikten sonra doğrularak saçlarımı düzelttim. Bekir buraya baktığında ben de ona baktım lakin Bekir'in arkasında duran Yekta da bana bakmıştı. Bekir dümdüz yüzümü izlerken gülerek elimi kaldırdım ve salladım. Yekta kendine anladı ve o da bana elini salladı fakat zaten ona sallamıştım. Bekir duruma anlam veremediğinde arkasını döndü ve Yekta'ya ve havadaki eline baktı. Bir şey söylemeden önüne döndü ve ağır adımlarla buraya gelerek sahanın tellerine dokundu. ''Soğuk mu?'' diye sordu.

Oturduğum yerden Bekir'e baktım. ''Kör müsün oğlum güneşleniyoruz?''

Gülbade'nin gülüşünü işittiğimde Bekir gözlerini bile devirmeden Gülbade'ye bakıp, ''Ya biz mecburi olarak bununla aynı ortamda kalıyoruz ama senin aklından zorun mu var?'' diye sordu. ''Bak zorla arkadaşlık yapıyorsan arkana bile bakmadan kaç kurtar kendini.''

''Bekir mecburi değiliz canımın içi,'' dedim tatlı tatlı. ''Evden gidebilirsin.''

''Aynen paralel evrende,'' dedi ve geçiştirdi. ''Her neyse. Bak çok üşürseniz gidin tamam mı?''

''Senin içinde burada değiliz,'' dedim.

''Ne?''

Gülmeye başladım. Bozuldu. ''Ağlama.''

''Evde konuşacağız,'' diye salladı kafasını. ''Göstereceğim sana.''

''Başarılar,'' diyerek ona öpücük attım.

Bekir arkasını dönerek uzaklaştığında takımları kurdular. Bekir ve Yekta aynı takıma düşmüştü. İyi bari buradan yırttık, içten içe Yekta'yı desteklerken Bekir'e rol yapmak zorunda kalmayacaktım. Çekirdek çitlemekten içimiz dışımıza çıktığında, ''Sıcak bir şeyler getirdik mi?'' diye sordum.

Gülbade, ''Hayır ama ileride çay ocağı var sanırım,'' dedi.

Kahkaha attım. ''Ay delireceğim şimdi kendimi salak gibi hissediyorum.''

''Zaten öylesin.''

Omzumu silktiğimde sahanın içinde fazla miktarda nefes alan xy kromozomları küfürler savurarak ve birbirine kızarak topu ayaklarında oynatıyorlardı. Gözlerimi kıstığımda küfür eden tek kişinin Bekir olduğunu gördüm. ''Seni anana müjdeleyen cihazın da a*koyayım!''

GÜNDÜZ GÜNCELERİWhere stories live. Discover now