17) İlahi Devrimler

Start from the beginning
                                    

Yazdığı şeyi onunla birlikte okuduğum sırada rehber ve kalabalık da olduğumuz noktadan ileriye doğru gidip gözden kaybolmaya başlamışlardı.

Barış kağıda son sözlerini de yazarken içindeki tüm siniri kağıda akıtmış gibi derin bir soluk aldı.

'' 'Bunu sadece Tanrının aşkı ve Havarinin onuru için yapıyorum.' dedi ardından...''

''Kim bu mimar?'' diye boş bulunarak sordum ama onun için bu kadar değerli olan ve hayatına dair her bir ayrıntıyı ince ince okuyup öğrenerek beynine kazıdığı kişinin kim olduğunu öğrenmiştim aslında.

Gözlerinde parıldayan ışıkla döndü bana. Umut ve heyecan dolu bir gülümsemeyle omzum üzerinden arkamda kalan bir yere baktı başını hafifçe yana yatırarak. Ve girdiği kısa transtan hemen toparlanıp çıkarak elindeki defteri havaya kaldırdı.

Defterin ön kapağında Michelangelo yazılıydı.

Tahminimde yanılmamıştım.

Onun bu hayranlığı karşısında gülümseyerek baktım ona. Başka ne yapılabilirdi o an emin değildim. Küçük bir çocuğun en sevdiği çikolatayı aylar sonra yiyebilmesi, en sevdiği oyuncağın doğum gününde hediye edilmesi ya da en sevdiği çizgi filmin sonsuz bir tekrarla televizyonda yayınlanması gibiydi heyecanı.

Barış, hala çocuk kalanlardandı.

Ruhu çocuk, ruhu masumdu.

Benim, onun bu heyecanlı halini gülümseyerek izlememi o fark etmemişti ancak tıpkı bazilikaya girerken yaptığı gibi yine, beni kolumdan tutup peşi sıra sürüklemeye başladı.

''Ya, dur... Çantam kopuk!'' diye peşinden seslensem de duyamadığı için dönmemişti bana. Ben de çantamı kucağımda daha da sıkarak ona ayak uydurdum. Ama bir yandan da göz ucuyla yanından uzaklaştığımız kalabalığa baktım. Umarım yanlarından ayrılmamız bir sorun yaratmazdı.

Beni sürüklediği yer, bazilikaya girdiğimiz kapının hemen sağ tarafındaki, gri bir perdeyle örtülmüş gibi duran kısımdı. İlk bakışta bu kadar değerli neyi koruduklarını merak etsem de Barış'ın bu heyecanından ve beni önüne sürüklediği heykelden neyi koruduklarını çok iyi anlamıştım.

Michelangelo'nun tek imzalı heykeli Pieta, tam karşımızdaydı.

Barış kadar olmasa da ben Michelangelo'nun eserlerine hayrandım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Barış kadar olmasa da ben Michelangelo'nun eserlerine hayrandım. Ve tabii ki en ünlü eserlerinden biri olan Pieta'yı da biliyordum. İsa'nın çarmıha gerilmesini tasvir eden heykelde İsa, Meryem'in kucağında yatar pozisyondaydı. Onun zayıf ve çelimsiz vücudu, Meryem'in yüzünden akan hüzün ve görünmeyen gözyaşları ile birleştiğinde, gören herkes bu heykelin kesinlikle bir ruhu olduğuna inanırdı.

Meryem'in eteğinin kıvrımlarında, İsa'nın sayılabilecek derecede olan kaburga kemiklerinde gezindi gözlerim. Bir zamanlar, Michelangelo'nun parmaklarının gezindiği yerler kurşun geçirmez camın ardında pırıl pırıl parlıyordu.

Tıpkı Barış'ın gözlerinin şu an parıldadığı gibi.

Büyülenmiş gibi izliyordu heykeli. Kolları iki yanına düşmüş, elindeki defter ise hissizleşen parmaklarına zorlukla tutunuyordu. Hala kurumayan üstümüzden yağmur damlaları serpiliyordu adım attığımız her yere. Kıvırcık saç tutamları iniyordu gözlerine çepeçevre.

Hareketsizdi. His kaybı yaşamış ve bir daha da asla eski yetisini kazanamayacak gibiydi.

Karşısında cenneti görmüş ve şuhu içinde o basamakları tırmanıyordu sanki.

Karşısında Tanrı'yı görmüş ve tüm benliğini unutmuş gibiydi.

Bizim gibi olmasa da dışarıda yağan yağmurdan yer yer omuzları ıslanan turist topluluğu arasından ulaştım yanına. Bir yandan İtalyan aksanlı bir rehber, turistlere İngilizce olarak eserden bahsediyordu. Ama Barış'ın bu eser hakkında, burada bulunan tüm insanlardan çok daha fazla şey bildiğine emindim.

Yanına ulaştığımda ne diyeceğimi bilemeyerek ben de izlemeye başladım heykeli yeniden. Onun bu büyülenmiş halini bozmak istemedim.

Oldukça uzun bir süre kaldık orada. Dışarıda yağmurun dinip dinmediğini bilmiyordum. Kalabalık grubumuzun, hocalarımızın ya da rehberin nerede olduğunu bilmiyordum. Hala daha burada, bazilikada olup olmadıklarını da bilmiyordum. Şarjım bitmişti fakat bizi arayıp ulaşmaya çalışmış olabilirlerdi. Ama dakikalardır Pieta heykelinin önündeydik. Ve sonunda toparlanan o oldu.

''Hayatımın en mutlu anı bu an ve sanırım bir daha bu kadar mutlu olamam.''

Yazdığı şey sonrası gözleri dakikalar sonra ilk defa heykelden inip bana döndü. Bu anı onunla paylaştığım için kendimi özel mi hissetmeliydim bilmiyordum ama mahrem bir anını bölmüş gibi hissettiğimden emindim.

''Sevindim...'' diye mırıldandım. Gözlerimi ondan kaçırarak yeniden önüme dönmeye hazırlanıyordum ama defterini yeniden bana doğrulttu.

''Ona 'Divino' lakabı verilmişti biliyor musun?''

Yazdığı kelimenin anlamını bilmediğimden kaşlarımı çatarak başımı iki yana salladım.

''İlah, demek... O sadece benim ilahım değil, gelmiş geçmiş tüm sanat camiasının da ilahıydı...''

Birini ilah konumuna getirecek kadar sevmenin ne demek olduğunu, altını çizmediğim satır kalmayan İlahi Komedya'dan çok iyi biliyordum. Buradaki ilahi kısmı tapınma derecesi değildi elbet. Hoş, tapınsak bile bu kimseyi ilgilendirmezdi. Ama bizim ilah derken kastettiğimiz şey bu sanatçıların; mesleğimizde, bölümümüzde, eğitimimizde, kişiliğimizde ve düşünce yapımızda devrim yaratmasıydı.

Dante ve Michelangelo, yüzyıllar sonra bile iki insanın düşüncelerine ihtilal gerçekleştirip yepyeni birer insan yaratmışlardı.

Bir insanın kendine yapabileceği en büyük iyilik; okumak, öğrenmek ve kendini geliştirmekti. Biz de bu yolda ilerlerken yolumuza Dante ve Michelangelo çıkmıştı işte. Diğer insanların yaptığı gibi onlara el sallayıp yanından geçip gitmek yerine yanımızdaki boş koltuğu onlarla paylaşmıştık. Bize devrim yaşatan bu insanlarla sonsuz bir yolculuğa çıkmıştık.

 Bize devrim yaşatan bu insanlarla sonsuz bir yolculuğa çıkmıştık

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

- BÖLÜM SONU -

Bölüm hakkındaki tüm oy, yorum ve görüşlerinizi beklerim! ^^

İletişim:

Instagram / iremsray

Tumblr / huzursuzluksenfonisi

Afra Kara Tumblr / beatriceinheaven

Barış Sonat Tumblr / b-sonat


RENKLERİN SESSİZLİĞİWhere stories live. Discover now