"Hayır," Gözleri yaşların yol çizip tenimi germeye başladığı yanaklarımda usulca gezindi. "Ağlama," dedi boğuk bir ses tonuyla.

Gözlerimi kaçırıp yola baktım. Ambulansın yolunu gözlemeye başladım. "Ne olur çabuk gelin..." diye mırıldandım ağzımın içinden. Etrafta yardım edecek kimse yoktu. Normalde bu saatlerde parkta toplanan birçok insan olurdu. Ancak bugün sanki sözleşmişler gibi hiç kimse gelmemişti.

Havluyu hızla kırmızıya boyayan kanı görünce kalbim korkuyla kasıldı. Çok kan kaybediyordu. Bir şeyler yapmalıydım. Allah'ım aklım durmuş gibiydi. Kimden yardım isteyebilirdim ki. Hem polis hem de ambulans yoldaydı.

"Savaş," dedim avcumu yanağına yerleştirirken. Kısık hâlde duran gözlerini usulca bana tuttu. "Kapatma gözlerini," dedim fevrice. Göz kapaklarının ağırlaştığını görebiliyordum. Baş parmağımı yanında olduğumu hissettirebilmek adına tenine sürttüm. "Konuş benimle,"

"Tüm karizmayı çizdirdik iyi mi?" dedi zar zor çıkan sesiyle. "Hoşlandığı kızın gözleri önünde bıçaklanan yunus mu olur?"

Alt dudağımı ağzımın içine yuvarladım. "Delirdin mi sen?" dedim hafif sitem ederek. "Çok kalabalıklardı. Hepsiyle nasıl baş edecektin,"

Dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme oluştu. "Hâlâ gözünde sağlam bir imajım var öyleyse,"

Başımı aşağı yukarı salladım. Korkumu gidermek için söyyledikleri içimi burktu. Bu hâlinde bile beni düşünüyordu.

"Tanıdığım en cesur ve en karizmatik yunus polisi hâlâ sensin," dedim kısık bir sesle. Bir nevi itiraf olmuştu. Onu kaybetme tehlikesiyle burun burunaydım. Gizleyecek neyim kalmıştı ki?

"Bunu senden daha düzgün bir ortamda yeniden duymak isterim, güzelim,"

"Sen yeter ki iyi ol... Seni bıktırana kadar söylerim," İç geçirip yola baktım. "Nerede kaldılar ki?"

"Ekip gelmek üzeredir," dedi göğsü kontrolsüzce şişip inerken.

Yanağındaki elimle terlemiş olan alnına dokundum. Vücudu ter atmaya başlamıştı. Ateşi yoktu şimdilik. Gözleri yine kapanmaya başlamıştı.

"Savaş," dedim endişeyle.

Gözlerini açmadan, "Hmm," diye mırıldandı.

"Gözlerini açar mısın? Bilincini açık tutmamız lâzım,"

Yanağına doğru indirdiğim elimle avcuma diken gibi batan sakallarının üzerinden tenine dokundum.

"Savaş, lütfen..."

Gözlerini güçlükle açtı. "Uykum var, Asu,"

Yüzümü acıyla kastım. "Hastaneye gittiğimizde istediğiniz kadar uyursun. Ama şimdi olmaz. Lütfen Savaş,"

Gözlerini yeniden açtı ama bunu yaparken çok zorlandığı belliydi. Göğsüm körük gibi şişip inerken yanağında durmaya devam eden elimle gözlerinin altına dokundum. Hafif bir morluk oluşmaya başlamıştı.

"Savaş," seslenişim bir işe yaramadı. Zihnimde kötü senaryolar belirmeye başladı. "Kapatma gözlerini!" diye ikaz ettim. Ancak kirpikleri aralanmadı.

Parmaklarımı önce burnuna ardından sımsıkı kapattığı dudaklarına götürdüm. Nefesi çok düzensizdi.

"Yardım edin!" diye bağırdım. "Ne olur yardım edin!" Kimse yoktu. Allah'ım ne olur yardım et!

155 POLİSİYEOn viuen les histories. Descobreix ara