taehyun ve ben onların kavgalarına aldırış etmeden birbirimize baktığımızda "nasıl giyinelim, takım falan mı yoksa spor mu sence?" dediğinde "arkadaşıyla tanıştırmak istediğini söyledi. spor giyinmeliyiz herhalde." diyip omuz silkmiştim.
o da "zengin bu sağı solu belli olmaz." diyip koltuktan kalkarak diğer odaya geçmişti. ikna olmuştum ama bu sefer kimse beni eşofmanla gitmekten alıkoyamazdı.
soobin'e geleceğimizi haber vermek için aramıştım. bir yandanda kareli eşofmanımı götüşümden geçirmeye çalışıyordum.
birkaç dakika sonra soobin'in "birazdan sizi almaya gelirim." demesiyle çocuklara hızlı hazırlanmaları gerektiklerini söylemiş, üzerime salaş duran kremrengi bir sweat geçirdikten sonra evden çıkmıştım.

saçlarım her ne kadar yıldız tilbe'ninki gibi görünse de soobin'in en boktan halimi görmüş olmasıyla kendimi avutmuştum. ayrıca kendisi sevgilim olma serefine layık bir insan olduğu için kendime başka erkeklere bakmama sözü vermiştim. pek mümkün olmayacaktı ama yapacaktım. yapacaktım tamam mı?
"ikna oldum" yazın.

taegyu ve köpüşümde benden sonra evden çıktıklarında soobin gelmişti bile. arabasına bindiğimizde tae ile aynanda soobin'i süzüp birbirimize bakmıştık. bu bakışlarımın altında ultra mega el hareketi yatıyordu. çünkü sadece ben nasıl giyinmemiz gerektiğini doğru tahmin etmiştim.
tae babasının damatlığını giymişti. beyaz renk olduğu için sünnet çocuğu gibi görünüyordu. beomgyu ve kai ise neredeyse 2 saat süren kıyafet kavgasından sonra ortak karara varmış ve kıyafeti paylaşmışlardı. kai'nin üstünde unicorn kostümünün üstü, altında da squid game donu vardı. beomgyu da ise durum tam tersiydi. sadece ben mükemmeldim amık.

yarım saat süren yolculuğumuzun ardından sonunda gelmiştik. ve amısına kodumunun subini sanırım bizi yanlış yere getirmişti. çünkü burada burger murger goremiyordum ben. (türkçe çalıştığımı belli etmemeliyim türkçe çalıştığımı belli e-)bu arada burger murger derken ikileme yaptım.😎

soobin kapıyı açıp dışarı çıktıktan sonra ben hâlâ yanlış yete getirmiş olduğunu düşündüğümden dışarı çıkmamıştım. o da bana bakıp kapıyı açmış ve "sen bilirsin... prenses." demişti.
çocuklarımın gözünün önünde tüm seme vibeım kaçmıştı şu an.

arabadan indiğimizde soobin elimi tutmuştu ve birlikte karşımızdaki kafeye doğru ilerlemiştik. içimden burger olması için dua etmeye devam ediyordum. her ne kadar dışarıda görünen menüde sadece içecek ve tatlılar görünse de...

içeri girdiğimizde soobin içecek hazırlamakla meşgul olan bir kıza el sallamıştı. ağzına sıcmak uzereyken gay olduğu aklıma gelmişti. kız muhtemelen bizi tanıştıracağı arkadaşıydı. soobin ona el sallayınca "birazdan geliyorum." der gibi el hareketleri yapmıştı. soobin'de kafasını sallamış ve masaya doğru ilerlemişti. biz de peşinden gitmiştik.

tae yanıma gelip "neden bunu giydim neden nedeeen?" diyerek isyan ettiğinde ona kaşlarımı kaldırarak bakmıştım.
bir masaya oturduğumuzra garson masaya menüleri koymuştu. menünün sayfalarını bin kere çevirmeme rağmen yemekle ilgili hiçbir şey göremiyordum. orospu çocuğu aç olup olmadığımızı düşünmemişti. orada bağırarak "ÇOCUKLAR AÇ AÇ." demeyi çok istedim but elit insanların bana acınası bir şekilde baktıklarını hayal edince tüm isteğim kaçmıştı. 
soobin, "ne içeceksiniz?" diye sorunca çocuklarım kafasını kaldırmış yüzüme bakıyorlardı. muhtemelen adını bilmedikleri 636363 tane şey arasından hangisini seçeği ve ismini nasıl söyleyecekleriyle ilgili benden medet umuyorlardı. menüyü tekrar karıştırıp "frappe güzel görünüyor. o olabilir bence." deyince hepsi beni onaylamıştı. soobin'de "burada çok güzel frappe yapıyorlar. ben de ondan alacağım. hele bir de jiwoo yaptıysa. ııımmhmmh tadından yenmez... yani içilmez." demişti.
sevinmiştim.
frappeyi doğru düzgün yapan sayılı kafeler vardı çünkü.

AWTF |YEONBİNWhere stories live. Discover now