62🔰 "Çiçero"

En başından başla
                                    

Devran'ın açık eli kapandığında ağzı açılmıştı. Sanki söyleyeceği çok şey vardı ama yutmak zorunda kalmış gibiydi.

"Bana bir avuç beceriksiz polisin bu ihanetlerle dolu olan davamı çözebileceğini söylemeyin."

"Ne demek istiyorsunuz?" Devran kaşlarını çatarak sordu.

"Size güvenmiyorum diyorum."

Ortam o kadar gerilmişti ki yere bir kalem düşse sinirden biri alıp onu başkasının gözüne saplayacaktı neredeyse.

"Çikero Bey bakın..."

"Çiçero."

"Nasıl?"

"Adım Çiçero."

Devran ve Çiçero arasında gelip giden ateş topu bize sıçramadan şuradan çıkabilseydik bari. Gergince yutkunduğumda Çiçero devam etti.

"Her ne yaptılar bilmiyorum ama benim ilk albümüm için gerekli ilhamı aldığım Gelinlik davasının yetenekli polisi ve onun arkadaşlarının bu muameleyi görmesi büyük haksızlık. Bu yüzden," dedi bize doğru bakarak. "Onlara sadece üç gün verin. Şayet üç gün içinde bu davayı aydınlatırlarsa yeniden geri dönmelerini sağlayın."

"Bu bir kumar değil. Onlar kovuldu o kadar."

"O halde sürekli maça gibi davranıp durmayın!"

Onlar konuşurken Emre fısıltı ile Onur'a sordu.

"Ne demek istedi?"

"Sanırım," dedi Onur. "Maça kartı gibi davranma. Maça keder ve ihanet anlamına geliyor ya."

"Vay anasını. Bu çocuk fena bi şey lan."

Onların konuşması bitince Haris'e baktım. Böyle durumlarda mutlaka bir tepki verirdi ama sıradan duruyordu. Olağanüstü sıradan olması ise beni huzursuz ediyordu. Ondan bir tepki alamayınca kendimi bocalarken buluyordum. Ne kaşı ne gözü hiçbir yeri oynamadan öylece dinliyordu.

Toplantı bittiğinde müdür kalkıp gitmiş geride biz kalmıştık.

"Onur, Emre siz benimle gelin. Çiçero'nun malikanesini kontrol edeceğiz."

Cihanşah dosyalarla birlikte ayağa kalktığında Onur ve Emre de hevesle kalktı. Üçü salondan ayrılırken "Yağız, sen de Heyzır'la birlikte Çiçero'nun ifadesini tekrar alın. Gözden kanları not alın," dedi Meriç.

Haris'e baktığımda önündeki kağıdı okumaya devam ediyordu.

"İşiniz bittiğinde Gamze'nin yanında buluşalım. Cesedi bir de biz görelim."

"Emredersiniz komiserim."

Yağız benim yerime de cevap verdiğinde Meriç önden çıktı ben de Yağız'la birlikte dosyalarımı topladım. Gözümün biri hep Haris'in üzerindeydi ama o dosyasını okumaya devam ediyordu.

"Haris ben gidiyorum. Akşam evde..."

"Hadi gidelim."

Cümlemi yarıda kesen Çiçero'ya baktım. Ayağa kalkmış gitmek için bekliyordu. Gözlerim Çiçero'dan sonra yeniden Haris'e kaydığında Haris de Çiçero'ya baktı. İfadesiz olması için çaba mı harcıyordu yoksa gerçekten ifadesiz miydi bilmiyorum. Bakışlarını nihayet bana çevirdiğinde gülümsedi.

"Sen işine bak, akşam evde görüşürüz."

Hani böyle ellerinizi yıkarsınız da ne kadar kurularsanız kurulayın bir türlü ısınmaz ya. Isınana dek o soğuğu içinize işler. Aynen öyleydi. Akşam evde buluşma sözü çok sıcak olsa da ne Haris'in gülüşü ne de sesi sıcak değildi. Ben mi drama yapıyorum bilmiyorum ama hissediyorum işte. Bir şeyler oldu. Aniden. Birden bire.

PROFESYONEL  [F•]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin