12.Bölüm

749 34 0
                                    

Tuanadan
Derslere girdikten sonra Hilal işine, Yağız staja, Deniz ve Çağan da dışarı çıktı. Leyayla ben kalmıştım. Aslında ben de iş arayacaktım. Ama Leya konuşmak istedi.

Leya: Çok teşekkür ederim Tuana.
Tuana: O konu kapandı sanıyordum. Çünkü o pisliğe bunları yapmak bana da zevk veriyor.
Leya: Onun için değil.
Tuana: Neden o zaman?
Leya: Çağan için.
Tuana: Ben bir şey yapmadım.
Leya: Sanmıyorum. Çağan zor bir çocuk. Kolay kolay gelmezdi.
Tuana: Sizi seviyor. Bence gelirdi.
Leya: Çağanın annesi ve babası yok. Ben onu yetimhanede tanıdım. Zor bir çocukluğu olmuş.
Tuana: Annesi babası?
Leya: Ölmüşler. Bir kazada. Daha geçen sene yetimhaneden ayrıldı.
Tuana: Nerede kalıyor, ne yapıyor?
Leya: Bir arkadaşıyla eski bir evde kalıyor. Okuldan sonra da bir işte çalışıyor.
Tuana: İşte mi?
Leya: Evet. Kader kafesinde şarkı söylüyor.
Tuana: Şarkı mı?
Leya: Evet. Sesi çok güzel.
Tuana: Peki niye bu bölümde okuyor?
Leya: Bilmiyorum. Ama sana çok teşekkür ederim. Çağan benim için arkadaştan daha öte. Ben tek çocuğum ama Çağan ve Deniz benim kardeşim oldular.
Tuana: Senin için sevindim. Çünkü insanlara güvenmek zordur.
Leya: Haklısın. Ama nedense ben sana size güveniyorum. Çok teşekkür ederim, diyerek bana sarıldı.

Bir değişik olmuştum. Kolay kolay kimseye sarılmam. Yağız dan başkasına. Ama şimdi Leya bana sarılmıştı. Benden ayrılırken gözünden akan birkaç damla yaşı sildi.

Leya: Yalan söylememi ister misin?
Tuana: Ne alaka?
Leya: Sen cevap ver.
Tuana: Niye isteyim?
Leya: Yani istemiyorsun?
Tuana: Sayılır.
Leya: O zaman bu akşam seni ve Yağızı evime bekliyorum.
Tuana: Nereden çıktı o?
Leya: Kağana yalan söyledik ya. Onun için itiraz istemiyorum.
Tuana: Peki niye?
Leya: Sana güveniyorum. Senin güvendiğin kişilere de. Arkadaşın olmak istiyorum. Lütfen kırma.

Arkadaş mı? En son galiba dokuz yaşında öyle bir şey olmuştu. Yani annemgil ölmeden. Onlardan sonra neyse Leyaya bilmediğim bir şekilde kanım ısınmıştı. Kendimi istesem de uzak tutamıyordum. Ağzımdan kelimeler kendiliğinden dökülmüştü. Belki de gerçekten arkadaş olmayı ben de istiyorumdur.

Tuana: Tamam.
Leya: Gerçekten mi?
Tuana: Evet gerçekten.
Leya: Bu kadar kolay olacağını hiç tahmin etmezdim.
Tuana: İstersen zorlaştırayım.
Leya: Yok yok. Böyle gayet iyi.
Tuana: Tamam o zaman sen Yağıza haber ver. Benim bir işim var. Onunla akşam gelirim.
Leya: Tamam. Tuana her şey için teşekkür ederim.

Yanımdan ayrıldığında uzaktan bile mutluluğu belli oluyordu. Ben de onun gibi mutlu olmak isterdim ama engelleyen o kadar çok şey vardı ki. İzin veriyorlardı sanki.
Okuldan çıktıktan sonra kendimi kader kafenin önünde buldum. Niye gelmiştim buraya? Kendimi sorgularken bir tarafım daha ağır basmıştı. Tam arkamı dönmüş gidiyordum ki bir sesle geri dönmem bir oldu.

Çağan: Tuana.
Tuana: Çağan.
Çağan: Ne yapıyorsun burada?

Ne diyecektim? Herhalde seni görmek için geldim diyecek halim yoktu. Gerçekten onu görmek için mi gelmiştim? Noluyodu bana bu aralar? Kendimi kaybetmiştim sanki.

Çağan: Tuana orada mısın?
Tuana: Hı hı ben sadece iş için gelmiştim. Bir arkadaş önermişti.
Çağan: Bir arkadaş mı?

Evet ya biraz destekli atmalıydım. Ben ve arkadaş mı? Gerçekten garipti.

Tuana: Aynen. Öylesine okuldan biri işte. İş aradığımı duymuş.
Çağan: Anladım. Peki neden gidiyordun?

İyi soruydu. Ama ne söyleyecektim? Bir dakika ya cevap verme zorunluluğum mu vardı benim? Normalde doğru düzgün konuşmayan kızdım ben. Neden şimdi zorunlu gibi konuşuyordum?

Tuana: Ne alaka ya gitmiyordum. Neyse ben içeri gireyim.
Çağan: Benim neden burada olduğumu sormayacak mısın?
Tuana: Niye sorayım, biliyorum zaten.
Çağan: Biliyor musun?

Ne dedim ben? Biliyorum mu? Gerçekten bugün noluyodu bana böyle? Şimdi terslesem anlar mıydı? Kesin anlar. Ne diyeceğim ben? Buldum.

Tuana: Tahmin.
Çağan: Ee niye buradayım?
Tuana: İş için.
Çağan: Gerçekten nasıl bildin şimdi ne işi olduğunu da söyle de şurada bayılayım.
Tuana: Şarkı söylüyorsun, demişim bir anlık dalgınlıkla.
Çağan: Oha kızım sendeki beyin kimsede yok.

Kesin öyle. Pot üstüne pot kırıyorum sadece. Of ya artık bir içeri mi girsem. Yoksa şimdi ben bayılacağım.

Tuana: De mi? İşte ben de böyleyim. Neyse hadi senin işin yok mu?
Çağan: Haklısın ben gireyim. Sen gelmiyor musun?
Tuana: Geliyorum geliyorum sen git.

Sonunda bitmişti. Saçlarımı elimle arkaya doğru atarak içeri girdim. İçerisi baya güzeldi yalnız. Sonra biri yanıma yaklaştı.

Müdür: Pardon ne için gelmiştiniz?
Tuana: İş için.
Müdür: İş mi? Biz bir personel aramıyoruz ki?
Tuana: Öyle mi? Emin misiniz belki bir boşluk vardır.
Müdür: Yok emini- bir dakika bir tane personelimiz işten ayrılacaktı onun yerine geçmek ister misiniz?
Tuana: Tabi. İşi neydi?
Müdür: Müzik kulağınız var mı?
Tuana: Sayılır.
Müdür: Şarkıcılarımız için sahneyi ayarlıyordu, aletlerin kontrolünü ve bakımını yapıyordu, bazen de müzikleri konusunda fikir veriyordu. Düşünür müsün?
Tuana: Tamam. Eğer sizin için de uygunsa ben bu işi yapabilirim.
Müdür: Çalışanımız birkaç güne ayrılacak. Size gitmeden önce biraz yardımcı olsun. Eğer işi yapabilirseniz kalırsınız.
Tuana: Tamam. Teşekkürler.
Müdür: Ben teşekkür ederim. O zaman ben sizi yarın bekliyorum.
Tuana: Ama benim okulum var. İş öğleden sonra değil mi?
Müdür: Evet evet zaten sabahları pek kimse gelmiyor. Şarkılarımız da öğleden sonra başlıyor.
Tuana: Tamam gerçekten teşekkür ederim.
Müdür: Ben de teşekkür ederim. İyi günler.

Şaka maka işi de halletmiştim. Adamın yanından ayrılırken sahnede şarkı söyleyen Çağanı gördüm. "Kendime yalan söyledim" şarkısını söylüyordu. Gerçekten sesi çok güzeldi. Gözlerimi ondan ayırarak dışarı çıktım. Bu aralar kendimi garip hissediyordum. Önce Çağanla spor salonundaki olay, sonra Hilalle olan, daha sonra Leya şimdi yine Çağan. Bu insanlar bana ne yapıyorlardı? Kendime bunu açıklayamıyordum. Kendime mazeret mi bulmaya çalışıyordum içten içe? Yalan mı söylüyordum?

Değişen HayatlarWhere stories live. Discover now