9.Bölüm

789 45 0
                                    

Hilalden
Tuanayla onun dediği yere gelmiştik. Yolda bana bir şeyler anlatmıştı. Beni biriyle tanıştırmak istediğini söylemişti. Biz de şimdi onun restoranındaydık. Çok güzel bir yerdi. Mutfağa girdiğimde burnuma hiç duymadığım kadar güzel kokular geliyordu. Sonra mutfaktan bahçeye çıktık. Yanımıza bir adam geldi. Tuanayla sarıldılar. Adamın yüzü gülümsüyordu. Bana dönüp

Şef: Hoşgeldin kızım, demişti.

Kendimi bir garip hissetmiştim. Çünkü şimdiye kadar bana babamdan başka biri kızım dememişti. O da zaten hayatımdan çok önce ayrılmıştı. Annem yüzünden. Ona olan nefretimi çoğunluğu da bu yüzden aslında. Tamam babam da beni bırakmamalıydı. Ama içimde olan bir his ona kızmamı engelliyordu. Şimdi nerede olduğunu bilmiyordum. Beni arayıp aramadığını, merak edip etmediğini de. Yine onun sözüyle kendime geldim.

Şef: İyi misin?
Hilal: Hı hı evet. İyiyim.
Tuana: Şef bu Hilal.
Şef: O kız mı?
Tuana: Hayır bu başka bir arkadaş. Hem seninle tanıştırmak için hem de senden yardım istemek için getirdim.
Hilal: Yardım mı?
Tuana: Evet. Şefin mekanında işe başlayabileceğini düşündüm. Olur mu şef?
Şef: Tabi ki eğer Hilal de isterse ben çok memnun olurum.
Hilal: Niye böyle bir şey yaptın, diye sordum Tuananın kulağına doğru eğilerek.
Hilal: Ben çok teşekkür ederim. Ama bundan gerçekten de haberim yoktu. Yoksa böyle bir şeye izin vermezdim. Biliyorum Tuanayı kırmamak için böyle davranıyorsunuz. Ama gerçekten gerek yok. Ben bir iş bulurum.
Şef: Seni anlıyorum kızım. Ama emin ol ki ben Tuanayı kırmamak için böyle davranmıyorum. Ben seni sevdim. İyi bir kıza benziyorsun. Hem gördüğün gibi büyük bir yer burası. Sana ihtiyacım var yani. Aslında ben senden yardım istiyorum. Hem Tuana bana hiç böyle şeyle gelmezdi. Ben de şaşırdım. Seni sevmiş olmalı.
Tuana: Ne alaka şef? Sadece yardım.
Şef: Peki ala öyle olsun Tuana sen bize birer kahve getir. Hem bakalım paslanmış mısın?
Tuana: Tamam şef.

Tuana gidince şef beni masaya davet etti. Bana öyle samimi bir şekilde gülüyordu ki bana birini anımsatıyordu.

Şef: Tuana seni sevmiş. O kızı da.
Hilal: Leya mı?
Şef: Evet. Tuana sevmediği insanı hayatta benimle tanıştırmaz. İnan ki ona böyle yardım etmezdi. Sizi düşünüyor olmalı. O yüzden sen burada çalışırsan hem ben hem de o mutlu olur. Ne dersin kızım?
Hilal: Gerçekten öyle mi düşünüyorsunuz?
Şef: Evet Tuanayı en iyi ben tanırım. Size bir yakınlık hissediyor.
Hilal: Tamam o zaman kabul ediyorum. Çok teşekkür ederim.
Şef: Ben teşekkür ederim kızım. Beni çok mutlu ettin.

Tuana elinde tepsiyle yanımıza geldi. Onu tepsiyle görünce bir garibime gitti. Çok farklı bir kız. Kahveleri içtikten sonra Tuanayla biz kalktık. Ben tekrar teşekkür etmiştik. Restorandan çıkınca Tuana bana döndü.

Tuana: Sen neden okula erken geliyorsun?
Hilal: Canım istiyor.
Tuana: Emin misin?
Hilal: Evet noldu ki?
Tuana: Yeni eve taşındık Yağızla. Bizimle kalmanı istiyorum.
Hilal: Ne alaka?
Tuana: Senin evinden daha iyidir inan bana. Al evin anahtarı.
Hilal: Benim evimden mi?
Tuana: Evet evinde rahat olmadığın çok belli. Neyse şimdi gidelim. Benim maçım var, diyerek önden yürümeye başlamıştı.

Bu kız nasıl oluyor da benimle olan şeyleri kolaylıkla tahmin edebiliyor? Anlam veremiyorum. Sanki daha yeni değil de çok önceden beni tanıyormuş gibiydi. Durup dururken neden bu kadar iyilik yapıyordu? Şefin dediği gibi galiba gerçekten bize kanı ısınmıştı. Ne yalan söyleyin benim de onlara ısınmıştı. Bu kız çok güçlüydü. Bu çok belli. Leya ise daha saf. Ama her ikisi de beni düşünüyordu.

Değişen HayatlarWhere stories live. Discover now