12) Gökyüzüne Uzanan Notalar

Start from the beginning
                                    

Kulaklarıma dolan akordiyon sesiyle baktım hepsine.

Mutluluğun kelime anlamı, bu andan itibaren yeniden yazılacaktı.

Ardından gözlerimi renkli Roma sokağında gezdirdim.

Renkler bugün, hiç olmadığı kadar canlıydı.

Adeta yeniden doğuyordu, usta bir ressamın elinden çıkan bu renkli Roma sokakları.

Olduğum yerde dönüp durmayı kesip dudaklarımdan silip atamadığım bir gülüşle döndüm Barış'a.

Hala beni izliyordu hafifçe yana yatırdığı başıyla.

Birkaç saniye onunla bakıştıktan sonra geç kaldığımızı düşünüp otobüse dönmek için hareketlendim ama tam arkamı döndüğümde Bob Marley'e benzeyen adamın sırtına çarpmam bir oldu. Ve elimdeki kahvenin, kalan diğer yarısı da bu adamın üzerine boca oldu.

Olduğum yerde, elimdeki boş kahve bardağıyla dikilirken adam bir an duraksayıp bana ve ardından elimdeki boş bardağa baktı. Sonrasında, dudakları arasından fırlayan bir, ''Perchè non balli!'' (Neden dans etmiyorsun!) cümlesiyle elimdeki boş bardağı kapıp kalabalığın içinden geçerek yerde açık duran enstrüman kutularının yanına bıraktı. Ardından tüm dişlerini göstererek bana gülümsediğinde tek elimden tutup beni çektiği orta yerde dans etmem için ellerimi havaya kaldırdı.

Aniden yaptığı bu hareket hem şaşırmama hem de gülümsememe neden olurken elimdeki ezilmiş kruvasanı düşürmemeye çalışıyordum. Ama adamın karşımda tam bir tur atıp beni de döndürmeye çalışması sırasında kaydı elimden kruvasan. Arkamı dönüp yakalamaya çalıştığımda benden önce yakalayan biri vardı onu.

Barış, havada yakaladığı kruvasanı alıp bir bana bir de Bob Marley'e baktı. Ardından mutlulukla başını aşağı yukarı salladıktan sonra kaldırıma geri dönüp elindeki kruvasanı yere bıraktı. Sadece birkaç saniye sonra gelen dalmaçyalı bir sokak köpeği kruvasanımı koklamaya başlayıp ondan bir ısırık aldığında mutluluk kol geziyordu tüm vücudumda.

Barış yanıma geri dönmeyip dudaklarındaki tebessüm ile dalmaçyalı köpeğin başını sevmeye başladı.

Bir an durup dudaklarımdaki tüm gülüşü silip attım.

Çılgınca dans eden kalabalığa baktım.

Ardından sessizlik içinde kaldırımda oturan Barış'a.

Bu, haksızlıktı.

Bu, çok büyük bir haksızlıktı.

Daha fazla olduğum yerde dikilmeye devam etmeden tek hamlede kalabalığın arasından sıyrılıp Barış'ın yanına ulaştım. Üzerine hızla koşmamdan dolayı bir anlığına irkilse de sonrasında kaşları ne yapmaya çalıştığımı anlamak ister gibi çatıldı, tebessümü ise hala yüzünde asılıydı.

Bir an bile düşünmeden uzanıp iki elinden tuttum onu. Yaptığıma hala bir anlam veremiyor olacak ki yüzüme bir şeyler demem için bakıyordu.

Sadece baktım ona.

Ve gülümsedim tüm dünyaya.

Ellerini bırakmadan dans etmeye başladım. Müziğin hareketli ritmine uyumlu olarak inip kalkıyordu kollarımız beraber. Ayaklarım neşe içinde çırpınıyordu Roma sokaklarında.

Ve çok kısa bir süre sonra,

Barış da katıldı bizim sokak dansımıza.

Parmaklarını ellerime sımsıkı kenetlediğinde dudaklarını da birbirine bastırmıştı. Hala gülümsüyor ama sanki zorlanıyor gibiydi. Gözleri benim tüm vücudumda geziniyor, arada da yanımızdaki insanların hareketlerini yokluyordu.

Hiç duymadığı bir müzikte dans etmeye çalışıyordu.

Onun bu hali, boğazımı yakıp kavuran acı bir tat olup genzimi yaktığında bıraktım ellerini.

Bir an için boşlukta asılı kalır gibi olup ardından ellerini iki yanına indirdi.

Gözlerinden kayıp giden bir hayal kırıklığını yakalayıp durdurdum onu.

Çantamdan telefonumu çıkarıp kulaklıklarımı da kulaklarıma taktım.

Müzik uygulamama girip şu an sokakta çalan bu şarkıya en uyumsuz bulduğum bir şarkıyı açıp sesi son seviyeye kadar çıkardım.

Artık sokaktaki sesler ulaşmıyordu kulağım içine.

Kendi zihnimdeki sesler fısıldıyordu kafamın içine.

Barış'ın ne yaptığımı anladığında kısa bir anlığına yutkunduğunu gördüm hareket eden ademelmasından. Ardından tuttum ellerini yeniden ve kaldırdım havaya.

''Kapat gözlerini!'' diye bağırdım. İstemsiz bir bağrıştı bu, kulaklığımdaki sesten ve dış dünyanın gürültüsünden.

İlk defa gözlerinin dudaklarıma kaydığını gördüm o an.

Ve dediğimi yaptı.

Gözlerini kapattığını gördüğümde ben de yumdum gözlerimi.

Dans etmeye başladık.

Kendi dünyamız içinde ve ellerimiz birbiri üzerinde, dilediğimiz gibi dans ettik sokağın orta yerinde.

Ne uyumluydu hareketlerimiz şarkıya ne de eşlik edebiliyorduk şarkı söyleyen insanlara.

Bugün, Barış ve Afra,

Kendi yazdıkları birer şarkı sözünün kelimeleri arasındaydılar.

Kendi bestelerinin notaları arasından süzülüp umut dolu gökyüzüne karıştılar.

Kendi bestelerinin notaları arasından süzülüp umut dolu gökyüzüne karıştılar

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

-BÖLÜM SONU-

Tüm oy, yorum ve görüşlerinizi beklerim... ^^ <3


İletişim:

Instagram: iremsray

Twitter: iremsray

Tumblr: okuhissetyaz

Barış Sonat tumblr: b-sonat

Afra Kara tumblr: beatriceinheaven

RENKLERİN SESSİZLİĞİWhere stories live. Discover now