"Filmlerde gördüğün her şeye inanma, yalnızca dolu bir silah geri tepme etkisi yaratır.  Ve zaten burada gerçek mermiler atmana izin vermem saçma olurdu. Gerçi mermi olmadan da geri tepebilir silah ama silah boş olsa dahi rastgele ateş etmene izin yok." Doyoung, yüksek sesle ve acı bir şekilde, Jaehyun'un ona yeterince iyi öğretmediği hakkında ve işleri doğru yapacağına güvenmezse asla beceremeyeceği hakkında şikayet etmişti. Jaehyun'un ise yaptığı tek şey ona solgun bir bakış atmak ve bir evin içinde yalnızca aptalların gerçek mermiler ile ateş edeceğini söylemek olmuştu.  Ayrıca kendisinin de aptallara bilgi aktarma ve bir şey öğretme gibi bir alışkanlığının olmadığını eklemişti.

"Peki, doğru mu anladım?" Doyoung sorarken aniden arkasını dönmüştü bu defa elleri Jaehyun'un göğsüne değerken ikisi yüz yüzeydi. Jaehyun'un burnu neredeyse alnına değiyordu, Doyoung'un dudakları ise Jaehyun'un burnundan sadece birkaç santim ötedeydi. Benden çok daha uzunmuş diye düşündü içinden. Doyoung bakışlarını yukarı çevirdi, kalbi hemen ağız boşluğunda yüksek sesle atıyordu sanki, yüzü yakınlıktan dolayı sıcaklamıştı ve kızarmıştı. Jaehyun'un pürüzsüz teni sadece bir dokunuş ötedeydi, bu sefer parmak uçlarını Jaehyun'un yanağına koymaya cesaret ederken hiç tereddüt etmemişti. Jaehyun'un gözlerinde tuhaf bir arzu ve endişenin karışımı vardı. Her an yanlış bir şeyler olacakmış gibi bir hisse kapılmıştı ve Doyoung bunu analayabiliyordu. Bu yüzden Jaehyun'un sol omzunu kavradı, bunun onu uzaklaşmaması için ikna etmeye yeterli olacağını umuyordu.

"Gitme." diye fısıldadı.

Bir an için Jaehyun, Doyoung'un elini omzundan çekecek gibi görünüyordu. Ama onun yerine silahı Doyoung'u elinden aldı ve dikkatlice yakındaki yemek masasına koydu.

"Bunu yapamam. Sadece... yapmamam lazım..ama.." Jaehyun mırıldanırken, içinde bir şeyler olup bitiyormuş gibi içini çekti. Ardından kolları Doyoung'un beline dolandı ve onu daha da yakınına çekti. Doyoung ise onun gövdesine doğru daha da sokukdu, parmakları Jaehyun'un ensesinin etrafında kıvrıldı, ve Jaehyun'la kendini eşitlemek için hafifçe ayak parmaklarının üzerinde durdu. Jaehyun'u öpmeyi, dilini içeri sokmayı ve ağzının içini, dudaklarının hatlarını yavaşça keşfetmeyi her şeyden çok istiyordu... ama içgüdüleri ona geri durmasını ve bu sefer ne olacağını, gidişati Jaehyun'un belirlemesine izin vermesini söylüyordu.

En başından beri danslarında onu iten Doyoung olmuştu, bir adım geri çeken ise Jaehyun olmuştu. Bu yüzden bu sefer Jaehyun'un kollarında dokunmak için çaresiz ve özlemden yarı sersemlemiş halde sessizce bekledi. Cildi kızarmıştı ve karıncalanmaya başlamıştı, ayrıca zaten bir kaç dakikadır olan temaslarından ve yakınlıklarından dolayı yarı sertleşmişti. Doyoung, avuçlarını Jaehyun'un sarımsı teninde sürüklemekten, meme uçlarının rengini ve köprücük kemiklerinin şeklini öğrenmekten, göğsüne kafasını koymuş birlikte uzanırlarken karnını hafif hafif gıdıklamaktan başka bir şey istemiyordu....evet belki istiyordu ama düşüncelerini şimdilik frenlemesi gerekiyordu.

Sonunda, Doyoung Jaehyun'un eğilip dudaklarını dudaklarına yerleştirdiğinde ve neredeyse onu çaresiz denilebilecek bir şekilde öpmeye başladığında sadece sekiz saniye beklemesi gerekmişti. Jaehyun'un dudakları Doyoung'un ağzının kenarlarını kavrarken şaşırtıcı derecede yumuşaktı. Doyoung da ellerini ona yaklaştırdı ve ensesine doladı. Ardından, Jaehyun'un sıcak, ıslak ve güçlü dili ağzına girerken derinleşen yumuşak bir inilti ile ağzını biraz daha açtı. Öpüşürlerken, Jaehyun'un avuçları kalçasına değiyordu, sanki oraya aitmiş gibi sıkı ve sahipleniciydi. (wtf i cant rn im sorry my babies but it is what it is we are in a alternate universe, forgive me)

Her ikisinin dudakları birleşmişti, elleri ise birbirlerinin vücutlarını keşfediyordu. Doyoung'un elleri Jaehyun'un giydiği koyu renk örgü süveterin altına girip sırtının pürüzsüz derisini okşadığında, Jaehyun inliyordu. Hafifçe nefes nefese kalan Jaehyun dudaklarını Doyoung'un hassas boynuna yerleştirdi, bu çok iyi hissettirmişti. Tüm bu hisler ve yoğun haz Doyoung'un tenine hücum ederek meme uçlarını dikleştirmiş, uzvunu da sertleştirmişti. Doyoung bu durumda olan tek kişinin kendisinin olmadığını, Jaehyun'un uzvunun ısrarla midesine baskı yaptığı an anlamıştı. Elinden geldiğince kendini tutuyordu, aniden ve doğrudan böyle bir hamle yaparsa; Jaehyun'un nasıl tepki vereceğinden emin değildi. Bu kadar aşama kaydettikleri için bile fazlasıyla mutluydu.

Tekrar öpüşürken dilleri birbirini kovalıyordu. Doyoung, Jaehyun nasıl istiyorsa sadece onu yapmaya özen gösteriyordu. Hiçbir şeyde onu rahatsız etmek istemiyordu. Jaehyun ise uzun zamandır tutuğu hislerini sanki Doyoung'un içine dökmek istermişcesine dudaklarını teninin her açıklığına işliyordu. Jaehyun sonunda bir dakika sonra geri çekmişti kendisini, böylece her ikisi de rahatça nefes alabilmişlerdi. Jaehyun biliyordu ki devam etselerdi, durum çok daha farklı bir yere gidecekti. Aniden bu kadar fazla teması bir anda yaparak Doyoung'u rahatsız etmekten ve korkutmaktan çekiniyordu. Her şey bir yana olacaklara her ikisi de gerçekten hazır değildi. Henüz sırası değildi...

Bir süre sadece Doyoung başını Jaehyun'un göğsüne Jaehyun da çenesini Doyoung'un kafasını üzerine hafifçe yerleştirmiş ve kollarıda birbirlerini dolamış şekilde durdular. Konuşmuyorlardı sadece birbirlerinin sıcaklığına ve sakinliğine yaslanıyorlardı. Doyoung en son ne zaman birine bu şekilde sarıldığını hatırlayamıyordu, belki de hiç sarılmamıştı. Jaehyun'un birine böyle ne zaman sarıldığını ve o kişinin kim olduğunu merak ediyordu. Gizemli Mathilde miydi acaba? Sormak istediği çok şey vardı,  Jaehyun hakkında öğrenmek istediği çok şey vardı ama bunun için daha sonra zamanı olacaktı. Şuandaki ortamı ve huzurlarını öldürmek istemiyordu.

while we are in love + dojaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin