fly to the America

936 134 53
                                    


Let's go far away, hop on airplane
The airplane that you and I are riding together
We are, we are, we go anywhere
We are, we are, I go anywhere with you

Kucağımdaki cips dolu tabağı bitirdiğimi anladığımda dudaklarımı büzerek uzun zamandır bana ait olmayan odanın tezgahına baktım. Aslında çok uzak değildi fakat izlediğim diziyi durdurup, battaniyeyi kaldırıp yeniden cips koymak fazlasıyla zordu benim için.
Jeongin eğer şerefsizlik yapıp arkadaşlarıyla dışarıya çıkmasaydı şu an bana cipsimi getirebilirdi ancak sınavlarından dolayı yorulmasına rağmen arkadaşlarıyla eğlenmeye çıkmıştı.

Oflayarak dördüncü sezonunun ortasına geldiğim diziyi durdurdum ve battaniyemi açıp ayağa kalktım. Tezgâha geldiğimde elimi cips paketine attım ancak boş olduğunu hissettiğimde sağ elimi göğsüme koyarak kendimi ağır çekimle yere bırakmaya başladım. Can damarım kopartılmıştı, Jeongin bana cips almayı unutmuştu!
Hızla arkamı dönerek -hâlâ kalbimi tutuyordum- koltuğun tepesindeki gri kaplı telefonumu aldım ve Jeongin'in numarasını çevirdim. Son üç senedir beni boşluyordu, pekâlâ sınav dönemi olduğunu ve yüksek lisans yapabilmek için çalıştığını biliyordum ama son üç senede en son ne zaman seviştiğimizi bile hatırlamıyordum. Bana ayırabileceği vakitleri bile arkadaşlarıyla değerlendirmeyi tercih ediyordu.

Telefon açıldığında ilk önce Jeongin'in "efendim sevgilim?" sesi kulaklarıma ulaştı ama onu pek de taktığım söylenemezdi. Arkadan gelen sesleri dinlemeye çalışıyordum, birkaç insan sesi ve bebek ağlamaları dışında da ses gelmiyordu. Boğazımı temizleyerek Jeongin'e döndüm.

"Beni cipssiz bıraktın, bedelini ödemen gerek."

"Ah siktir, baharatlı olanlar bitti mi?"

"En sevdiklerimi ilk başta yediğim için evet, şimdi gelirken saat kaç olursa olsun bana iki paket peynirli cips ve iki kutu kola alıyorsun sevgilim. Anlaştık mı?"

"Bedelden kastın bu muydu? Sevinmiştim, tüh..."

"Bunu bana mı söylüyorsun cidden? Yaşlandığından hatta andropoza girmiş olabileceğinden bile şüphelendim Jeongin."

"Hey, çok sert konuşuyorsun. Birazcık yumuşar mısın?"

"Sinirimin sebebini düşünmen için eve gelene kadar vaktin var, yoksa ben sinirimi atmak için sebebi senin üstünde uygulayacağım."

"Emin ol, odaya geldiğimde sinirin uçup gidecek sevgilim. Bir saate kalmaz yanındayım."

"Cips unutma!"

"Asla."

Telefonu kapattıktan sonra kendimi kanepeye bıraktım, durdurduğum diziye bıkkınlıkla baktığımda izlemekten sıkıldığımı anlamam uzun sürmemişti. Telefonu tekrardan elime alarak sosyal medya hesaplarımda yaklaşık yarım saat gezindim, arada bir birbiriyle uyumlu çiftlerin dans videolarına denk geliyor, arada bir de Minho ve Jisung'ın yaklaşık bir sene önce ortak açtığı hesabın eğlenceli videolarına denk geliyordum. Böyle böyle zaman geçtiğini odanın kapısının açılması ve Jeongin'in "babacık evinde!" diye bağırmasıyla anlamıştım.

"Bağırma aptal, zaten iki senedir okumadığım için zar zor kalıyorum burada."

Jeongin eğlenceli bir tavırla yanıma geldi ve üzerine doğru eğilerek yanağıma dudaklarını bastırdı, geri çekildiğinde gözlerinde bariz bir heyecan vardı ama bu heyecanı merak etmekten daha öte merak ettiğim bir şey vardı.

"Cips ve kolalarım nerede?"

Jeongin omuzlarını düşürerek bana baktığında gülümseyerek ayağa kalktım ve kollarımı sıkıca bedenine sardım.

"Tamam tamam, neden bu kadar heyecanlısın diye soracaktım."

Sarılmama karşılık vermeden elini arka cebine attı, bir süre orada oyalandığında merakla ondan ayrıldım ve fazla uzaklaşmadan arkasında gizlediği ellerine bakmaya çalıştım. Sırıtıyordu.

"Jeongin ne gizliyorsun?"

"Aslında bir hafta sonra yüksek lisans için bir sınava gireceğimi hatırlatmak istedim ama bunu biraz farklı bir yola başvurarak yaptım."

İçimdeki heyecan hâli yerini endişeye bırakmaya başlamıştı, benden gizli bir iş yapıyordu ve bu işi dolambaçlı yollarla bana anlatmaya çalışıyordu, yüzümün düştüğünü görünce bir elini arkasından çekerek ellerimin üzerine koydu ve dudaklarını nazikçe dudaklarıma bastırdı. Fakat bunu değil, elinde sakladığı şeyi istiyordum.

"Jeongin göster şunu."

Hâlâ yüzünde güller açtığını gördükçe dirseğimi güzel suratına geçirmek istiyordum ancak aklıma sevgilim, üstelik daha öncesinde psikopatım olduğu aklıma geliyordu.
Derin bir nefes aldı ve arkada tuttuğu elini bir anda ortaya çıkartarak üst üste koyduğu biletleri uzattı. Başta anlamayarak biletleri elime aldım ancak iki tane Amerika'ya uçuş bileti aldığını anladığımda çığlığıma engel olamadım.
Üç sene önce konuşmuştuk... ciddi bile olduğumuzu sanmıyordum.

"Bu gerçek mi? Cidden gidiyor muyuz yani?"

Heyecanla karışık bir şaşkınlıkla sorduğum soruları başını sallayarak onayladığında tekrar sarıldım ona, o da karşılık verdiğinde hayallerimi yaşayacak olmanın verdiği inanılmaz rahatlıkla gözyaşlarımın akmasına izin verdim.

Sadece Jeongin ve ben, kimsenin bizi tanımadığı bir ülkede olacaktık.

"Bir hafta sonra sınavın hemen ardından gideceğiz, puanım ne olur bilemem ama Amerika'daki herhangi bir üniversite de yüksek lisans yapabilirim. Sen de çalışmaya başlamış olursun zaten."

Kollarımı omuzlarına çıkartıp dudaklarına kısa bir öpücük kondurdum. Cidden Amerika'ya gitmek son üç senedir düşündüğüm bir hayaldi ve bunu çok fazla istiyordum. Jeongin'in de benim de İngilizcemiz iyiydi, ikimizin de kiralık bir eve çıkacak kadar ve geçinebilecek kadar parası vardı. Ve en önemlisi aşıktık biz. Çok hemde.

"Şu bir haftanın bir an önce geçmesi gerek."

Jeongin de beni "hm" sesiyle onayladı. Kesinlikle bir hafta geçmeli ve gerici sınavın ardından yeni hayatımıza başlamalıydık. Sadece Jeongin ve Hyunjin olarak beraber başlamalıydık.

■■■

Final yapamıyorum imdat oajshdowjwodj

psychopath - hyuninWhere stories live. Discover now