to feel me

1.7K 256 186
                                    

In a whole 'nother life, there was this boy that I knew
He made me feel like a woman
We were young and silly fools
Anyway, he was in a band
Wrote love songs about me
I wasn't crazy 'bout the words, but the melodies were sweet

Kadın sıcak bir gülümsemeyle beni içeri davet ettiğinde hâlâ şaşkındım.
Tabii ki aptal hallere düşüp "sevgilim beni aldatıyor mu?" triplerine girmeyecektim çünkü Jeongin'in böyle bir şey yapmayacağını ve bana bağlılığını biliyordum. Ayrıca, bu kadın Jeongin'den neredeyse yirmi yaş büyük duruyordu, yüzü hâlâ canlı olsa da bacaklarındaki kırışıklıklar kadının yaşını ele veriyordu.
Kırk beş veya kırk altı yaşındaydı bu kadın.

Kibarca teşekkür ederek içeriye girdim ve koltuklardan birisine oturdum, sanırım kadınla konuşup ona kim olduğunu sormam gerekiyordu.

"Jeongin için mi buradasın?"

Fakat kadın benden önce davranmıştı.
Başımı yukarı aşağı hareket ettirdim, nedense stres yapmıştım ve gerilmeye başlamıştım. Kadını henüz tanımıyordum ama içten içe tanımak da istemiyordum.

"Jeongin birazdan gelir, yaklaşık bir saat önce bir arkadaşına gideceğini söylemişti."

"Anladım."

İkimiz de sustuğumuzda ortamın rahatsızlığından dolayı parmaklarımla oynamaya başladım, aklıma Jeongin'i getirmeye çalışıp stresimi azaltmak istiyordum ama bir işe yaramıyor aksine daha fazla strese girmeme neden oluyordu. Onu görünce ne diyecektim ki?
"Üzgünüm, ailemin katili olmanı kaldıramadım ve salak gibi çektim gittim. Halbuki sen sadece beni koruyordun, beni affet."
Yüzsüzlük olurdu.

Sıkıntıyla nefes vererek parmaklarımla oynamayı kestim ve göz ucuyla saate baktım. Yediye yaklaşıyordu ve güneş gitmeye başlamıştı.

"Sonunda sevgili misiniz?"

Beklemediğim soruya karşılık gözlerimi şaşkınca kadına çevirdim. O da mı Jeongin'in grubundandı yani?

"Öyleyiz ama hâlâ öyle mi bilemiyorum."

"Neden ki? Kavga mı ettiniz?"

Neden bu kadar meraklıydı ki? Tanımadığım birisine aşk hayatımı anlatacak değildim sonuçta.
Yine de saygımı bozmayarak başımı salladım, susup anlayışla karşılayacağını beklemiştim fakat o tekrardan konuşmaya başladı.

"Jeongin'in sana kırgın olduğunu sanmıyorum, senin için her şeyi görmezden gelebilir."

Evet, bunu bildiğim için buradaydım.
Kadına sadece anlayışla gülümsediğimde tekrardan bir sessizliğe girdik, tam kalkıp Jeongin ile kaldığım odaya ilerliyordum ki kapı çaldı.
Ben, kadının açmasını bekleyecekken o birden kalktı ve üst kattaki odalardan birisine gitmeye başladı. Nedenini bilmiyordum ama az çok tahmin edebiliyordum.

Hızla kapıya gidip açtım. Jeongin elinde birkaç poşet ve bir buket çiçek taşıyordu, çiçekler oldukça büyük olduğu için gözlerimizin buluşması biraz zaman almıştı.
Beni gördüğünde yüzünde ilk başta kırgınlık okunuyordu fakat anında değişerek hafifçe gülümsedi. Eskiden bu halleri beni korkutuyordu ama şimdilerde buna alışmıştım.

Konuşmadan içeriye girdi. O, çiçekleri ve poşetleri elinden bırakırken ben de çoktan kapıyı kapatmıştım. Önüme tekrar dönüp Jeongin ile konuşmak adına hamle yapmıştım ki birden belimi saran kollar kelimeleri yutmama neden oldu.

"Gelmeyeceksin sandım."

Sesi titrek çıkmıştı, ister istemez kendime lanet okuduktan sonra kollarımı ona sardım ve daha fazla kendime çektim. Kokusu burnuma ulaştığında gözlerimi kapattım, burada cidden rahat hissediyordum.

"Aptallığım için özür dilerim, empati kurmak konusunda pek iyi değilim."

"Aslında sen de haklıydın. Her ne kadar ikisini de sevmesen de ailenin ölümüne sebep oldum."

Kendimi geri çektim fakat tamamen ayrılmadım. O hâlâ belimi kavrıyordu.

"Teknik olarak sen sadece frenle oynadın, babam hızlı sürmeseydi şu an yaşıyor olacaklardı ve bu istediğim son şey bile olmazdı. Hayatımı tamamen sana borçluyum Jeong."

Gülümsedi ve dudağımın hemen kenarına nazik bir öpücük bıraktı, fakat ne zamandan beri bu kadar naziktik birbirimize?

Fazla uzaklaşmasına izin vermeden dudaklarımızı birleştirdim, o, benim altdudağımı kendi dudaklarıyla ezerken ben de aynı hızda ona karşılık veriyordum. Sertçe belimi tekrardan kavrayarak iyice yakınlaşmamızı sağladığında dudaklarımdan onun dudaklarına dökülen kısık inlemeyi tutamadım. Ondan etkilendiğim ve ne istediğim fazlasıyla açıktı.

Ancak Jeongin birden kendini geriye çekerek bir adım uzaklaştı, şaşkınlıkla ona bakıyordum. Bir anlığına üşümeye başlamıştım.

"Şu an olmaz, annem evde."

Annesi mi? Ne annesi?

"Annen derken?"

"Sarı saçlı ve mavi elbiseli, kırklarında bir kadın görmedin mi?"

Ne yani, ben az önce Jeongin'in annesiyle mi tanışmıştım? Tanrım, onun bir annesi olduğunu bile unutmuştum!

"O annen miydi?!"

Küçük çaplı bir kahkaha ortaya bıraktıktan sonra omzuma yavaşça vurdu. Bense hâlâ şaşkınlığımı üzerimden atmaya çalışıyordum.
Neyse ki herhangi bir saygısız davranışta bulunmamıştım.

"Annem nerede? Evde olduğunu düşünüyordum."

"Evde zaten, rahat konuşabilmemiz için Chan ve Minho'nun kaldığı odaya girdi. Tabii yanlış görmediysem."

Bakışlarını benden çekip merdivenlere doğru baktı, tekrardan bana döndüğünde aramızdaki mesafeyi kapatarak dudaklarıma hızlı bir öpücük bıraktı. Uzanıp onu tekrardan öpmek için hareketlenmiştim ki birden parmaklarını dudaklarıma bastırarak beni durdurdu.

"Akşam annem gidecek, Chan da eski bir arkadaşıyla buluşacak, Minho'ya da gelmemesini söylerim. Kısaca biraz sabret."

Kurnazca sırıtarak dudaklarımı parmaklarından çektim.

"Ne için sabredeceğim Jeong?"

O da sırıttığında karnımda hissettiğim kasılmaya engel olamadım, şimdiden heyecanlanmıştım.

"Beni hissetmek için."

■■■

Aslında Jeongin Hyunjin ile konuşmayacak ve araları bozulacaktı ama yeter artık gına geldi.

Öteki bölümde uyarı koyacağım yere kadar okursunuz sonrasını okumak istemeyen atlayabilir aşklarım

He bir de topjeong or bottomjeong
Aslında cevap belli ama sizin isteğinizi dikkate alacağım :)

psychopath - hyuninWhere stories live. Discover now