marriage proposal won't be that simple

1.5K 223 41
                                    

And when the lights start flashing like a photobooth
And the stars exploding
We’ll be fireproof

Jeongin ile film izleyip beraber uyduğumuz günden bu yana sadece bir hafta geçmişti, bu bir haftada sık sık görüşmeye çalışsak da yaklaşan vizeler bizi ayırmaya yetmişti. Öğretmenler bazen aralarımızı çalarak bizi sınavlara yetiştirmeye çalışıyor bazense çıkış saatlerimizle oynayarak konulara devam ediyorlardı. Kısacası Jeongin'i görmek için kırk takla atsam da onu arada bir görüyor ve yalnızca beş dakika sohbet edebildikten sonra yanından ayrılıyordum.

Yine öyle günlerden birindeydik işte, öğretmen konuyu anlatmayı bitirerek hepimize birer test vermiş ve çözmemizi beklemeye başlamıştı. Bu testi çözüp cevaplarını aldıktan sonra çoktan eve gitmiş olan Jeongin'in yanına gidecek ve ona sıkıca sarılacaktım. Yani, en azından plânım bu yöndeydi.

Telefonumdaki saate göz attıktan sonra teste geri döndüm, saat çoktan on bire yaklaşıyordu ama okulda kalan tek sınıf organik kimya sınıfıydı.
Son beş-altı sorumu çözmek için kalemimi sık sık hareket ettirsem de aklım Jeongin'deydi.

"Hyunjin testin her yerine Jeongin'in ismini yazıyorsun, salak mısın sen?"

Birden kendime gelerek önümdeki kağıda baktığımda Minho'nun haklı olduğunu fark ettim. Cevapların olacağı yerde sadece Jeongin'in ismi yazılıydı.
Bakışlarım mahçup bir tavırla Minho'ya dönüyordu ki onun kağıdının da benden pek bir farkı olmadığını fark ettim.

"Bana diyene bak. Soruların tepesinde bile Jisung yazılı Minho."

"Benimkinin sebebi çektiğim aşk acısından kardeşim, suratıma bile bakmıyor, baksana."

Üzgün gözleriyle Jisung'ı işaret ettiğinde ona baktım. Çocuk harıl harıl testini çözmekle meşguldü.
Tekrardan Minho'ya dönerek konuşmaya başladım.

"O günden sonra konuştunuz mu?"

"Evet, vizelerden sonra benimle doğru düzgün konuşacağını, şu an için sadece arkadaş kalmanın daha doğru olduğunu söyledi. Aslında bir bakıma ona katılıyorum."

"O zaman neden sorun ediyorsun ki? Ben sevgilimi bir haftadır beş dakika görüp geçiyorum. Bu daha zor."

"En azından sevgilisiniz Hyunjin, deli etme beni!"

Sitemli sesi biraz fazla yüksek çıkmış olacak ki Jisung gözlerini testten kaldırıp bize doğru baktı, Minho ile göz göze geldiklerinde gülümsedi ve el salladıktan kısa bir süre sonra testine geri döndü. Gözlerimi Jisung'dan çekip transa girmiş gibi ona bakan Minho'ya çevirdim.

"Ben gidiyorum."

"Nereye aptal?"

"Evlilik yüzüklerini almaya, beni durdurmaya çalışırsan asla amca olamazsın."

"Ne saçmalıyorsun?"

Soruma devam etmeme izin vermeden ayağa kalkarak arka kapıdan sıvıştığında şaşkınlıkla arkasından bakakaldım.
Saat on bir buçuğa yaklaşırken hangi kuyumcu açık olurdu ki Tanrı aşkına!

Minho'nun zekasızlığını daha fazla düşünmeden kalan sorularımı çözmeye koyuldum, en azından yaklaşık yarım saat sonra Jeongin ile geçireceğim zamanı hayal ederek mutlu olabilirdim.

•••

Elimin altındaki zile kısa bir süre bastım, hızlıca açılacağından şüpheliydim fakat Jeongin sanki hep bu anı bekliyormuş gibi kapıyı saniyesinde açtı. Kolumdan yakalayıp beni içeri sürüklediğinde ne yaptığını bile soramıyordum. Sadece buna izin verdim.

Kanepenin önüne geldiğimizde hiçbir şey demeden omuzlarımdan ittirerek kucağıma yerleşti ve uzun zamandır yakından dahi bakmadığım dudaklarını dudaklarımla birleştirdi. Hızlı ve sert hareketlerine daha rahat karşılık vermek adına bir elimi beline bir elimi de ensesine çıkarttım, dudakları alt dudağımı kavrayıp bırakırken bir yandan da ısırıyordu. Acıyordu ama umrumda bile değildi.

Kucağımda ileri geri hareket etmeye başladığında onun dudaklarından içeriye kesik inlemelerimi bırakmaktan çekinmedim. O da kısık sesler çıkartarak istemsizce daha fazla hareket ediyordu.

Devamı gelir düşüncesiyle hareket edecekken birden dudaklarını yavaşlatarak durdu, hareket etmeyiyse çoktan kesmişti. Dudaklarımızı ayırarak çoktan dağılmış olan bana baktı.

"Çok özledim, sarılmayı bile çok özledim."

Kollarını ensemde birleştirerek sıkıca sardı bedenimi. Karşılık olarak belini aynı sıkılıkta sardım.

"Konuşacak vaktimiz bile olmadı ki, tabii ki özlersin."

"Şu aptal sınav haftası bittikten sonra buraya yerleş, tamam mı? Her güne seninle başlamak istiyorum çünkü."

Ağzımdan kaçan kıkırtıya engel olmadan konuşmaya devam ettim.

"Bunu evlenme teklifi olarak alıyorum, sorun olur mu?"

Espriyle karışık sorduğum soru bir anda Jeongin'in benden uzaklaşmasına sebep oldu. Kucağımdan kalkmamıştı ama sarılmayı kesmişti, yanlış bir şey mi söylemiştim istemeden?

"Sorun olur, sana edeceğim evlilik teklifi bu kadar basit olmayacak."

O cümlesini bitirene kadar ne ara tutmaya başladığımı bilmediğim nefesimi bir çırpıda bıraktım. Cidden benden soğuyacak diye korkmuştum.

"Basit olup olmaması umrumda bile olmazdı Jeongin, inan bana."

"Biliyorum ama benim umrumda."

Konunun devam etmesini istemediğim için cevap vermek yerine az önce Jeongin'in yaptığı gibi dudaklarımızı birleştirdim. Uzun zaman sonra birlikte olmanın verdiği mutluluk ve rahatlıkla öpüyorduk birbirimizi. Şehvetten oldukça uzak olan bu öpücük fazlasıyla masumdu.

■■■

Geçiş bölümü olsun biraz dedim :)

psychopath - hyuninWhere stories live. Discover now