5.Bölüm: Hatırla...

93 14 27
                                    

5.Bölüm: Hatırla...

"Neyi unuttum ki hatırlamam gerekiyor?.."

     Unutkanlığımdan her zaman ama her zaman yakınmış bir kişiyimdir. Hatta, çocukluk yıllarımı bile doğru dürüst hatırlamıyorum, ister inanın ister inanmayın. Aklımda bazen bazı anılar canlanıyor ama, ama... Ama gerisi yok, sadece birkaç görüntü gidip geliyor aklımda... Neden hiçbir şey hatırlayamadığımı bilmiyorum, anlayamıyorum.

     Düşünün, canımdan öte dediğim, kardeşlerim dediğim insanların küçüklüklerini bile hatırlayamıyorum. Sürekli eski zamanlardan bahsediyorlar, anılarımızdan bahsediyorlar... Ben, sadece baş sallıyabiliyorum. "Bir de şey olmuştu, hatırlıyor musunuz?" diyemiyorum... Neden? Neden hatırlayamıyorum?.. Bu kadar çok şeyi unutmam normal mi? Bilmiyorum, lanet olsun, bilmiyorum...

     Şu anda da, yarım saattir yaptığım gibi; parkın bankına bizimkileri oturtmuş bir vaziyette, onların şaşkın ve endişeli bakışları altında, bir sağa bir sola dönerek, arada bir etrafta daireler çizerek "Bir şey unuttum, bir şey unuttum..." diye sayıklıyorum. Neyi unuttuğumu bilmiyorum. Çünkü neyi hatırlamam gerekiyorsa, o şeyi unuttum, sadece bunu biliyorum.

     Bu zamana kadar pek çok şeyi unuttuğum için artık "unutmak" eylemi ağrıma gidiyordu. Kendimi bildim bileli bir şeyleri unutmaktan yorulmuştum çünkü. Böyle birkaç dakikaya, birkaç saate, birkaç güne hatırlanan unutulmuşluklar değil benimkiler. Hiçbir zaman hatırlayamayacağım, sadece arada bir zihnime gelen birkaç görüntü için heyecanlanacağım unutulmuşluklar... İşte bu yüzden, o anki bıkmışlığımı tahmin bile edemezsiniz...

     Arkadaşlarım akıl sağlığımdan endişe etmesinler diye sakin tavırlar takınmaya çalışarak parkın ortasında, ordan oraya uçuşarak yem arayan kuşları gösterirken  "Ne kadar güzeller, değil mi?" gibi bir cümle geveledim. Bunu ter içerisinde kalmış bir vaziyetteyken ve çılgın bir yüz ifadesi takınırken söylemiş olduğumdan dolayı ne dediğim şeyin, ne de yüzümü şekilden şekle sokma çabalarımın arkadaşlarımın endişesine pek fayda etmediğinin farkındaydım. Bu yüzden bu kadar oyunculuk yeter  diye iç geçirerek, sert adımlarla Alya'nın oturduğu banka yürüdüm ve yanına oturdum. Yüzümü ellerimin arasına alarak sinirle kendi kendime fısıldamaya başladım:

"Aptal! Hatırlasana, hatırla artık! Bu kadar mı aptalsın? Hatırla, hatırla, hatırla!" Ellerimi yüzümden çektim ve aniden, bizimkilerin endişeyle ve korkuyla bakan gözlerine dönüp sakin bir ses tonu yakalamaya çalışarak, ve bir yandan sesime yapmacık bir neşe ekleyerek bir çocuğa anlatır gibi başladım konuşmaya:

"Neyi unuttum ki hatırlamam gerekiyor?" Boğazımı temizledim ve gözlerimi birkaç saniyeliğine kapadım. "Şimdi, sakin oluyoruz..." Gözlerimi dehşet içerisinde bana bakan 3 çift göze açtım ama bunu umursamayarak tam gaz konuşmama devam ettim:

"Bugün nasıl başladık güne? Şarkı... Evet, bir şarkıyla... İnsan Nedir'le... Menekşe gözlerle başladım bugün... Nefret ettiğim kadar mordu gözleri, çok mordu. Bayağı mordu..."

     Uzaklara dalarak birkaç saniyeliğine yerdeki bir taşa bakakaldım. Arkadaşlarım da neye baktığımı merak etmiş olacaklar ki benim baktığım yere doğru başlarını çevirdiler. Mor, mor, mor... Sadece mor değil, kırmızı da var aslında. Bunu menekşe gözlü kızla konuşmalıydım. En yakın zamanda... Hafif bir titremeyle kendime geldim ve hala benim baktığım yere doğru bakan tayfama aldırmadan devam ettim:

"Sonra, sonra sohbet etmeye başladık... Biraz garip hareketleri vardı... Şüphelenmiştim... " Bütün günü baştan sona anlatmama rağmen hala unuttuğum bir şey olduğunu hissediyordum. Aptal! Neyi unuttuysan hatırla! Bu kadar zor olmamalı, HATIRLA! Artık dayanamayarak ayaklanmış ve bizimkilere doğru ağlamaklı bir şekilde çıkan sesimle öfkemi kusarak bağırmaya başlamıştım:

DünmedyaWhere stories live. Discover now