37🩸 "Erkekler sessizce ağlar"

En başından başla
                                    

Elleri saçlarında gezinirken aynadaki yansımasını fark etti. Hayali bir noktaya bakmış öylece gülmeye devam ediyordu. Tıpkı o günkü gibi dikti saçlarını. Sırf o beğendi diye. Sırf o, bu şekilde seviyor diye.

Beyaz gömleğinin düğmelerini de ilikleyince hazırdı. Evden şimdi çıkarsa ancak yetişirdi kafeye. Bir süredir tek başına kaldığı 1+1 dairesinden hevesle çıkarken aklında bir an önce onu görme isteği dönüp duruyordu. Kapıyı çekip çıktığından birkaç saniye sonra yeniden açtı. Şef başlığını unutmuştu. Her ne kadar çaylak şef de olsa bu başlık takılmalıydı. Patron başlıksız şey görünce o günkü menüye yaptığı yemeklerin hiçbirini kabul etmiyordu.
Aklı başka yerde olduğu için kendi kendine gülmeden edemiyordu. Kızamıyordu bi kere. Neden dikkatsizim böyle diyemiyordu. Çünkü biliyordu ki aklı ondaydı. Elinde tuttuğu başlığı montunun cebine koyup yeniden çıktı. Kapıyı kapatmıştı ancak yeniden açması birkaç saniye sürmedi.

Ayakkabılarını çıkarıp yeniden eve girdiğinde bugünün menüsünün olduğu dosyasını aramaya koyuldu. Kafede de vardı ancak genelde herkes çok yoğun çalıştığı için kimse dosyasını bir başkası ile paylaşmak istemiyordu. Eğer bu dosyayı evde unutursa onca işinin arasında dakika başı özel menü için sırada hangi yemek var diye sormak zorunda kalırdı. Elindeki dosyayı yuvarlayıp kapıya yönelmişti ki durdu. Hızla arkasını dönüp gözlerini kıstı "Eğer bir şey daha unutursam gidip ona kızacağım. Aklımı başımdan alıyorsun diyeceğim," dedi. Cümlelerini kendinden başkası duymazken yine kendi kendine gülümsüyordu. Gözleri bir lazer gibi dairede gezinirken herhangi bir şey gelmiyordu aklına, ondan başka.

Şimdilik herhangi bir şey olmadığını fark edince bu sefer kapıyı gerçekten kapattı. Merdivenlerden inip dışarıya çıkınca temiz havanın o coşkulu melodisi ile mırıldandı. İşitilmesi zor bir melodiydi bu. İnsanın tüylerini diken diken eden, kör ve sağır bir müzisyen tarafından yapılan bir şaheseri. Şayet gözlerini kapatır ve tüm sesleri kısarsa insan ancak o zaman işitebilirdi.

Rüzgar genç adamın tüm hücrelerinin arasından huzurla geçip giderken o yine gülümsemeye devam etti. Bir yandan acele ediyor, bir yandan da aşkla hissettiği bu duyguların içinde bir yerlerde yavaş yavaş yaşanmasına şahit olmak istiyordu. Çağrı yaklaşık iki aydır Ayşem'le birlikte aynı kafede çalışıyordu. Her gün onu görüyor her gün onun güzelliği ile sarhoşluk geçiriyordu.

Rüzgara kapılmaya devam ederken kolundaki saate çarptı gözü.

"Olamaz, geç kaldım!"

Merdivenlerin kalanını paldır küldür inip otobüs durağına son hızda koşarken kendini bir film yıldızı gibi hissediyordu. Çapraz çantası dizlerine kadar uzanırken koşu esnasında dosyasını da içine iliştirmeyi başardı. Şansına onunla aynı anda gelen otobüse zıplayarak bindiğinde şöföre selam vermeyi, sabahın bu erken saatinde okul yolunu tutan öğrencileri geçerek kendine bir yer buldu. Tekli koltuğa oturup bacaklarını hafifçe ayırdı ve ellerini dizlerinin üstünde birleştirdi. Yaklaşık iki aydır sıradan biri gibi yaşamaya başlamıştı. Ayşem'i daha iyi anlamak ve tanımak için tüm işlerini yardımcısına devretmiş zenginliğini geriye itmişti. Tıpkı Ayşem gibi otobüse biniyor, kirada kalıyor ve onun gibi işe gidip geliyordu.

Koyu yeşil dar paça pantolonu çaylak da olsa şef olarak ona uygun değildi, biliyordu. Kafeye varınca kumaş pantolonu giyecekti ancak bugüne özel gömleğini erkenden giymek istemişti. Çünkü bi keresinde o üniformanın erkeklere çok yakıştığından bahsetmişti.

Aklına gelen diğer bir diyalogla şef gömleğinin kollarındaki olmayan tozlarını temizleyip oturduğu koltukta içi kıpır kıpır olarak hareketlendi. Bir an önce yollar bitse de onu görseydi.

PROFESYONEL  [F•]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin