"Aaa," diyerek Ceren araya girdi. "Ben Ahenk'le oturamam. Gel yanıma, hem ben yolda kimin üzerine kusarım." Deyip göz kırptığında Barış el mecbur yanına oturdu.

Pencere kenarını kendime ayırırken Emre yanıma oturdu. "Sonunda baş başa kalabildik." Dedim sevinçle.

"Evet," Bacaklarımın üzerine koyduğum ellerime uzandı. "Özledim."

"Ben de ." Parmaklarımızı bir birinin arasından geçirdik. Tenimden garip bir ürperti geçerken yüzüne bakıyordum. "Piknik işi iyi oldu, beraber vakit geçiririz."

"Hmm..." dedi burun kıvırarak "İyi oldu da 9 kişi çok oldu. İkimizi tercih ederim."

"Niye ki, eğlenceli olur."

"Baş başa kalamayacağız." Ellerimi daha çok sıktı "Sabah dediğim şey kafama takıldı. Böyle kalabalıkta öpemem ki seni. Yani ben öperim sıkıntı yok ama sen utanırsın."

'Ahenk bana beyaz ışık görünüyor. Ahenk tansiyonum kalktı, şekerim çıktı, apandistim patladı, midem dalağımı tehdit ediyor, bunları gören böbreğim ciğerime yürümeye başladı, kalbim beynimle Ajdar dinliyor, Bağırsaklarım nefes borumla twerk yapıyor, kaburgalarım kendini rakıya verdi.. Uuu... kafalar bin beşyüz. Ölüyorum Ahenk. '

Sakin ol iç ses!

"Bak sen." Dedim bozuntuya vermeden. "Sen beni bu kadar insan içinde öpemezsin bir kere!"

Kaşları havalandı "Öperim ama dediğim gibi sen rahatsız olursun."

Sinirimi bozan özgüvenine karşılık nereden geldiğini bilmediğim cesaretle "Yapabiliyorsan insanların içinde, kimse görmeden öp." Dedim.

Bunu ben mi söyledim?!

Emre gözlerini kısarak, cidilliğimi ölçmek üzere yüzüme baktı. Laf ağızdan çıkmıştı bir kere, arkasında durmam lazımdı. Zaten yapamazdı. 9 kişiydik yahu!

"Tamam öpeceğim!" dedi yemin eder gibi. "Ama bir şartım var."

"Ne?" diye sordum.

"Kazanan kaybedenin bir istediğini yapar."

Dudağımı ısırdım. Dokuz kişiydik. Dokuz. Yapamazdı. "Tamam." dedim aynı kararlılıkla.

"Bak şimdi eğlenmeye başladım." dedi yüzüne yayılan iddialı gülümsemeyle.

Elimi kaldırıp işaret parmağımı tehditkâr olduğuna inanarak salladım "Herkesin içinde öpeceğim deyip sonra tenha yere çekip öpmek falan yok."

Kafasını salladı "Sen beni abaza falan sandın herhalde, öyle olsa neden uğraşayım anonimiyle," İşaret parmağımı elleri arasına aldı. "Herkesin içinde ama bize özel."

İyi ki Barış bir koltuk uzağımızda oturuyordu ve bu dediklerini duymuyordu.

Dokuz kişiydik. Öpemezdi. Dokuz rakamının verdiği rahatlıkla "Şarkı dinleyelim mi?" diye sordum. Cebimden telefonumu ve kulaklığımı çıkardım "Merak etme, " dedim kulaklığımı gösterip "Temiz."

"Ordan bakınca titiz birine mi benziyorum?"

'Burdan bakılınca tam öpmelik birine benziyorsun... Neyse bunu bilmene gerek yok.' Sen iyice azıttın.

"Yok canım, birden rahatsız olursun diye dedim."

"Olmam, yeter ki sana ait bir şey olsun. Hiçbir şeyden rahatsız olmam."

Ama sen böyle yapınca bende cana dair, akla dair, mantıka dair hiçbir şey kalmıyor şerefsiz. 'İyi ki Emre ona şerefsiz dediğini bilmiyor.'

Dönence/ texting Tamamlandı.Where stories live. Discover now