Saat ona gelirken telefonum çaldı. Gülümseyerek ayağa kalktım. Sıraç'tı. Hergün hemen hemen aynı saatte aradığı için alışmıştım. Servisin dışına çıkıp hastane koridorunda sağa sola giderken telefonu yanıtladım.

"Efendim hayatım?"

Gülme sesi geldi önce. "Nasılsın bitanem. Ağrın var mı?"

Bir elim formanın pantolunun cebindeyken büyük camlardan hastane bahçesine baktım.

"Hayır. İkimizde iyiyiz babası."

Derin bir nefes verdi. "Hep iyi olun."

"Sen nasılsın? Hastan çok mu?"

"Her zamanki gibi..Asmin ya biz niye evden de yapılabilen bir iş yapmıyoruz?"

Kısa bir kahkaha attım. "Özledin mi kocacım?"

"Özledim" dedi huysuz bir sesle. "Zaten aklım sizde kalıyor"

"Kalmasın aklın" dedim sakin bir sesle. "İyiyiz biz."

Bir süre nefes alış verişlerimizi dinledik. Bir şey söylemek istiyordu ama söyleyemiyordu. Çünkü ne zaman bir şey söyleyecek olsa böyle oluyordu.

Önce sessizlesiyor muhtemelen cümleleri tartıyordu.

Nihayet sert bir nefes verip "Asmin" dedi.

"Efendim bitanem" dedim rahatlatmak için.

Tekrar sessizlik olurken küçük bir küfür savurdu.

"Kötü bir şey yok. Öğle arası yemeğe gidelim mi? Orda konuşuruz."

"Tamam. Olur"

Zorlamak istemiyordum. Ama belli ki hoşlanmayacağım bir şeydi ve telefonda söylemek istememişti.

"Görüşürüz güzel karım."

Güldüm. "Görüşürüz yakışıklı kocam"

Telefonu kapatıp formanın cebine attım. Kollarımı göğsümde birleştirip hastanenin bahçesini izlemeye başladım.

Sürekli giren çıkan oluyordu. Kalabalıktı. Küçük bir çocuk ve annesi çarparken gözüme elim refleksle karnıma gitti.

Çok iyi bakacaktım ona. Kendim görmediğim anne sevgisini çocuğum görecekti.

Kızgındım anne babam olacak insanlara. Ben daha çocuğum doğmadan ona bu kadar bağlanmışken doğduktan sonra nasıl bırakırdım yetimhaneye.

Vicdansızlıktı bana göre. Ne yaşadıklarını bilemesem de hiçbir sebebin çözümü çocuğunu bırakmak olmamalıydı.

Arkamı dönüp tekrar servise girdim. Küçük bir kahvaltı masası hazırlanmıştı. Boş yere oturup yemeye başladım.

Sabah Sıraç'ın zoruyla bir şeyler yiyor olsam da çok çabuk acıkıyordum.

Simitten bir parça koparıp peynirle yerken aldığım tatla gözlerim kapandı. Gerçekten hamilelikte bu hormanlar çok garipleşiyordu.

Hep yediğim simit peynir daha farklı gelmeye başlamıştı.

Kahvaltımızı bitirip ortalığı topladık. Sorumlu hemşire odasına girerken gözlerimi devirdim.

Telefonumu çıkarıp boş boş gezinirken aklım Sıraç'ta kalmıştı. Ne konuşacaktı acaba? Biyolojik ailemle ilgili bir şey mi bulmuştu.

Oflayıp telefonu kapattım. Başımı geriye yaslayıp tavanla bakışırken bir elim her zamanki gibi karnıma gitmişti. Her daim ona dokunmak ve hissetmek istiyordum.

DAĞ ÇİÇEĞİ✓Where stories live. Discover now