52.Kalbin Sızısı

713 40 42
                                    

》 Üç Yıl Sonra《

İstanbul Sarayı ve orada yaşayanlar derin bir sesizlik ve kederle boğuşuyordu. Valide Handan Sultan birkaç aydır yakalandığı hastalık yüzünden  çok güçsüz düşmüştü. O akşam Valide Handan Sultan Sultan Selimi, Gülnar Sultanı ve Esma Sultanı yanına çağırmıştı. Valide Handan Sultan zorla da olsa da yatağında doğrulup konuşmaya başlamıştı.

"Oğlum Selim. Elimden geldiği kadarıyla size iyi bir Anne olmaya çalışım. Evet bazen öyle hatalar yaptım ki. Lakin tek amacım evlatlarımı korumaktı."

"Validem siz cihanın göre bileceği en iyi annesi oldunuz."

"Esmam yeri geldi seni de kırdım kızım. Affet beni."

"Öyle olur mu Validem? Size hiçbir daim küsmedim."

"Gülnar kızım. En çok seni yaraladım. Senden son isteğim beni af etmen."

"Öyle söylemeyin  iyileşeceksiniz. Ben size kırgın ya da kızgın değilim Validem."

Sabaha doğru Valide Handan Sultan son nefesini vermişti. Sarayda Hoca Kadının okuduğu Kuran sesinden başka ses çıkmıyordu. İstanbul Sarayı Valide Handan Sultanın ölümünden önce Şehzade Bayezid'in ölümü ile sarsılmıştı. Sancakta salgın yayıldığı haberin duyduğunda Gülnar Sultan bir şeylerin ters gittiğin anlamıştı. Sancaktaki salgın Şehzade Bayezıd'a bulaşmış ve onun ölümüne sebep olmuştu. Gülnar Sultan her daim bu sayının bir tarafından gönderildiğine inanıyordu. Lakin elde bir kanıt olmayınca bir şey ispatlamak mümkün olmuyordu. Şehzade Bayezid'in ölümü Lalehan Sultana çok kötü etki etmişti. Sonuçta ikizi olarak aynı gün hayata başlamıştılar lakin feleğin pençesi ikizini erken ayırmıştı ondan. Şehzade Bayezıd'dan geride eşi Mahperver Haseki ile kızı Gülşah Sultan kalmıştı. Gülnar Sultan onları kendi himayesine almıştı. Gülnar Sultan odasında oturmuş, düşüncelere dalmışken içeri Hafsa, Şahnur ve Güneş Sultan gelmişti.
Hafsa Sultan usulca Gülnar Sultanın saçların okşayıp konuşmaya başlamıştı.

"Sultanım."

"Efendim Hafsa kızım."

"Lütfen kendinizi bırakmayın.Hepimizin size ihtiyacı var."

"Evet Sultanın Hafsa haklı."

Gülnar Sultan ağlamaktan kıpkırmızı olan gözlerini Sultanlara çevirdiğinde onların ne kadar endişeli olduğun anlamıştı. Gülnar Sultan tek tek Sultanları öpüp bağrına basmıştı. Sultanları gittikten sonra Gülnar Sultan terasa çıkıp serin havayı içine çekerek kendini toparlamaya çalışıyordu. Zeynep Hatun elinde yemek tepsisi ile içeri girmişti.

"Yemeyeceğim Zeynep."

"Ama."

"Boğazımdan geçmiyor Zeynep."

Zeynep Hatun tepsiyi tam götürmək için eline alacakken durmuş ardından hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. Gülnar Sultan bu duruma şaşırmış ardından Zeynep Hatuna sarılıp, sırtını sıvazlamıştı.

"Neden ağlıyorsun Zeynep?"

"Sultanın kaç gündür boğazınızdan bir dilim ekmek geçmiyor. Böyle giderse hastalanacaksınız. Size bir şey olursa biz ne yaparız?"

Gülnar Sultan duraksamış Zeynep Hatunun dediklerinin doğru olduğu fikrine gelmişti. Gülnar Sultan usulca sofrada oturmuş tam yemeye başlayacakken durmuştu.

"Çocuklar yemeklerin yedi mi? "

"Evet Gülnar. "

Gülnar Sultan azda olsa yemek yemiş ardından erkenden uyumuştu. Yarın olduğunda Lalehan Sultan Saraya gelmişti. Lalehan Sultan ilk Sultan Selimin yanına uğramış ardından sonluğu Gülnar Sultanın yanında almıştı. Lalehan Sultan, Gülnar Sultanı gördüğü anda sıkıca sarılmıştı. Gülnar Sultan kızının ona sıkıca sarılmasıyla içinde biriktirdiği kederi göz yaşları ile serbest bırakmıştı.

DEVRİN SULTANIWhere stories live. Discover now