Bölüm-1

211 65 96
                                    

Başlama tarihi: 18.06.2021

                   

Kelebek gibidir aşk; peşinden koştukça senden kaçar. En iyisi bırak uçsun, belki hiç beklemediğin biranda gelir omzuna konar.

                              

Sevgili gelecekteki ben,

Bugün 17 Temmuz, 2017.

Selam içimde ki düşman Agorafobi! Nasılsın bakalım? Beni sorarsan sayende yine berbatım. Niye mi? Tabi ki de annem ile kavga ettim. Sayende dışarı çıkamıyorum, annem ise bu duruma hâlâ alışamadı. Sahi kaç senedir benimlesin? 1, 2, 3 tamam, tamam saymıyorum. Ama artık alıştım biliyor musun. Senin benimle olmana, dışarı çıkamayışıma, insanların bana vebalı gibi bakmasına ve daha küçük kardeşimle el ele tutuşup parka gidemeyişime. Alıştım kısaca. Her gün odamın penceresinden izliyorum insanları. Onların güneşin altında piknik yapışını. Sahi ben hiç piknik yaptım mı ailem ile? Yapmadım öyle değil mi?

Ah! sayfam bitti sayende. Şimdi yeni bir konuya girmem lazım, fakat yazdıklarım yeni bir kağıt kadar temiz ve beyaz olur mu bilemem.

Psikolojik sıkıntılarım vardı ve bunu atlatamıyordum. Pencerem de ki pofuduk koltuğuma oturmuş, beni bu durumdan kurtaracak olan prensimi bekliyordum. Küçükken okunan masalların etkisinde kalan bir kızdım hâlâ. Ama ne o masallar kadar masum, ne de o Prensesler kadar güzeldim.

Prensesler dışarı çıkıp geze bilirdi sanırım. Ama ben dışarıya çıkmak dursun evimizin balkonuna bile zor çıkıyordum. Bir tür psikolojik hastalığım vardı benim. Evet, evet Prenseslerin hastalığı olmazdı değil mi? İşte bu yüzden bir Prenses değildim. Peki neden hâlâ Prensimi bekliyordum ki?

Beni ancak ben kurtara bilirdim. Ne kitaplarda ki kurtarıcım olurdu, ne de masallar da ki bir Prensim.

Beni ancak ben kurtara bilirdim.

Küçük bir istek var içimde Agorafobi. Eğer bir gün senden kurtulursam, lütfen bu acıyı başka kimseye yaşatma...

Elimde ki defteri kapatıp açık bile olmayan perdemi daha çok çektim. Şimdi odamın içi daha karanlık olmuştu.

Elimde ki kalemi bırakıp odamın içinde ki saate baktım. 17:00'dı. Hafiften hava kararmaya başlamıştı. Bunu görmüyordum ama biliyordum. Bacaklarımın uyuştuğunu hissedince ayağa kalkıp kapıya doğru yürüdüm.

Elimi kapıya uzatmıştım ki annemin sesini duydum. Bir şeyler söylüyordu. Kapıya biraz daha yaklaşıp dinlemeye başladım.

"Böyle olmaz Tarık. Bir yolunu bulmalısın. O normal değil. Onun tedavi görmesi lazım." dedi annem. Babam oflamaya benzer bir ses çıkartıp, "Normal olmadığını herkes biliyor Pelin! Kızın ruh hastası. Dün kardeşi dışarıda gözlerinin önünde düştü, o ne yaptı dersin! SADECE BAKTI!"

Gözlerim dolmuştu. Aklıma dünkü olay gelince hızla yanağımdan yaşlar süzülmeye başladı. Evet daha 6 yaşında ki küçük kız kardeşim Hira gözlerimin önünde düşmüştü. Evimiz 1.kat olduğu için ben sadece camdan baka kalmıştım. İstesem de çıkamadım, onun yanına gidemedim. Ağlamam şiddetlenmişti buna hıçkırık da dahil olunca kapıdan hızla uzaklaştım.

"Bağırma duya-" annemin konuşması yarıda kesilmişti. Anlamıştı benim duyduğumu. Ayak sesleri odama doğru yaklaşınca hızla yatağımın içine girdim. Yorganı kafama çekip, açılan kapının ve bana yaklaşan ayak sesini dinledim.

"Karaca biliyorum bizi duydun ve uyumuyorsun" annemin kadife ipeksi sesini duyunca tekrar burnum sızladı. Elleri saçlarımda geziniyordu.

"Sen hasta değilsin birtanem. Sadece tedavi görmen gerekiyor. Bu çok zor senin için ama bak senin de canın yanıyor. İyi düşün, 20 yaşına girmene çok az kaldı. Senin diğer insanlardan ne farkın var? Onlar dışarda gezerken sen niye bu dört duvar arasında gençliğini çürüteceksin ki? İyi düşün Karaca. Senin hep yanında olacağız."

Yorganı kafamdan çekip anneme baktım. Gözleri sulanmıştı. Belki de ağlıyordu. Acı veriyordum onlara. Usulca doğrulup ağzımı araladım. Ama sonra kapattım. Ne diyecektim ki? Üzgünüm mü? Ah, hayır. Onlar benden daha üzgündü.

"Tamam tedavi olacağım. Ama zamana ihtiyacım var"

Evet yıllarca bunu bekliyorlardı. Ağzımdan çıkacak bu cümleyi. Zamanı gelmişti. Tedavi olacaktım.

Annem şaşkınlıkla hâlâ yüzüme bakıyordu. Anlaşılan rüyada olduğunu sanıyordu. Kendine gelip, toparlanınca "Şaka yapmıyorsun değil mi Karaca?" dedi. Kafamı olumsuzca sallayarak "Şaka yapmıyorum. Olacağım tedavi" dedim. Annem aniden beni kollarına çekip sımsıkı sarıldı. "Biliyordum. Senin güçlü olduğunu biliyordum" annemin ağlamakla karışık çıkan sesine dayanamayıp ondan ayrıldım. "Anne artık ağlamak yok tamam mı! Bundan sonra bana biraz zaman vereceksiniz. Kendimi iyi hissedince tedavi başlayacak" annem hızla kafasını sallayarak onayladı beni.

Annem odadan çıkınca boş boş duvara bakmaya başladım. Zamana ihtiyacım vardı sadece. Kolay değildi bu benim için. Dışarı çıkmak, insanların içinde yürümek, insan görmek. Kolay değildi. Tedavi için durmadan insanlarla iletişime geçmem gerekecekti. Ve bunun için ilk önce tanımadığım birini bulup onunla iletişime geçecektim.

Telefonumu elime alıp geçenlerde gördüğüm reklamı araştırmaya başladım. Genellikle bir şeyler izlerken hep çıkıyordu reklamlar ama bu reklam biraz farklıydı. Yeni çıkan bir uygulamayı tanıtıyordu ve aynen şöyle diyordu;

"Yalnızlığın için gel. Sevgilin için kal"

Bir oyundu aslında. Amaç eşleştiğin karşı cinsle arkadaş olmaktı. Yarışma şeklinde olacağı için bazı çiftler olacaktı. Ödül olduğu yazıyordu fakat daha ne olduğu söylenmemişti. En altta bir kural yazıyordu.

"Eşleştiğiniz eşiniz eğer oyundan çekilirse oyun biter CEZA başlar."

Bu nasıl bir oyundu böyle? Ne cezasıydı bu? O sırada altta bana sırıtan yazı dikkatimi çekti.

"Kafanızda ki olumsuz düşünceleri bir kenara bırakın, en önemlisi ise kalbinizi sıcak tutun. Kemerleri sıkı sıkıya bağlayıp, eğlenmeye ve aşık olmaya hazır olun!"

BÖLÜM SONU;

Düşüncelerinizi buraya alayım*

Hepinizi ayrı ayrı seviyorumm, bölümler seri bir şekilde gelecektir. Haziran ayının unutulmaz kelebeği olması dileğiyle... Şimdilik hoşçakalın ♡


Kelebeğin RüyasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin