-FIFTEEN

556 75 63
                                    

"Bu da ne demek oluyor?" David, kapıyı bile çalmadan ofis odasına dalınca bütün gözler ona çevrildi.

"Sakin olun Bay Brown. Sorun nedir?" yaşlı adam karşısındakine inat sakinliğini koruyordu.

"Brenda Grey ile konuşmalıyım." gözü, uzun saçları, yeşil gözleriyle büyüleyici olan kadına kaydı. Brenda ise sandalyesinden kalkıp özürlerini sunarak odadan çıktı. David de peşinden ilerledi.

Yatak odalarından birine girdiler. Kapıyı kapatıp sinirle dosyayı yatağa fırlattı adam. "Kızımı benden yıllarca sakladın mı? Gerçekten mi?" ateş saçan yeşillerini bir an bile kadından ayırmadı.

"Bilmediğin şeyler var." iç çekip saçlarını geriye attı kadın. Sinirlenmekte haklı olduğunu biliyordu. Ancak bunların hiçbiri onun elinde değildi ki!

"Anlat öyleyse." yatağa oturup bacak bacak üstüne attı. "Seni dinliyorum." ellerini diz kapağında birleştirdi.

Brenda, odadaki tek sandalyeye oturdu. Nereden başlaması gerektiğini bilmiyordu. "Her şeyi baştan anlatacağım." kendisine öfkeyle bakan yeşiller yabancıydı ona. Sevmemişti bunu.

"Evet, Rue senin kızın." birkaç saniye adamın tepki vermesi için bekledi. "Bunu senden sakladım çünkü benden bu şekilde yapmamı istediler." dolan gözlerine içinden bir küfür savurdu.

Bunların hiçbirini o istememişti. Yıllarca sevdiği adamdan uzak, kızını hayatın kötülüklerinden koruyarak yaşamak hiç kolay olmamıştı.

"Babam seninle aramdaki yakınlığın farkındaydı. Aynı şekilde Arthur Deam'de." kafasını yukarı kaldırıp göz yaşlarını geri yolladı. Burnunu çekip devam etti. "O adamla hiçbir zaman birlikte olmadım. Onlar tamamen kurguydu."

David ne diyeceğini bilmiyordu. Günlerini sevdiği kadını düşünerek geçirmişti. Ona ihanetini, intikam alıp almaması gerektiğini düşünmüştü. Şimdiyse bunların beyhude olduğunu öğreniyordu.

"Babam, Bay Deam ile birlik olup beni Kanada'ya gönderdi. Rue'yi orada dünyaya getirdim. Birbirimizin zaafı olduğumuzu ve bunun yanlış olduğunu düşünüyorlardı." tekrar burnunu çekti. "Orada da korumalık yaptım elbette. Kolay olmadı ama yapmam gerekiyordu, paraya ihtiyacımız vardı."

David, Brenda'nın korumalık yaptığından bile emin değildi uzun zamandır. Kafasını sallayıp ayağa kalktı. "Üzgünüm." kadının karşısına gelmesini bekledi. "Seni koruyamadığım için çok üzgünüm." yeşillerini dolu dolu olmuş yeşillere dikti.

"Sorun değil. İyi olduğun için çok mutluyum." dedi Brenda. Adam, kollarını iki yana açıp kadının ona sarılmasını seyretti. İnce bedene kollarını sarıp o çok sevdiği kokuyu içine çekti. Kokusunun değişmemiş olması tebessüm etmesine yol açmıştı.

"Onlara bunun hesabını sormalıyım." geri çekildiğinde kaşlarını çattı. Kararlı gözleriyle baktı kadına. Asıl yanlış olan onları ayırmalarıydı.

Brenda, ellerini yumruk yapmış adama güvenle baktı. "Sana yardımcı olabilirim."

Pamuk gibi olan yanakları avuçlarının içine aldı adam. Yüreği öyle hasretle yanıyordu ki... "Tehlikeye atılmadığın sürece kabul edebilirim."

Alnına konan küçük öpücükle gülümsedi Brenda. Ailesi bir araya gelmişti. Yıllar sonra kızı babasına, kendisi ise sevdiği adama kavuşmuştu.

##########

Radyoyu tek hareketle kapattı. Yanında, trafikten dolayı sıkılmış, neredeyse uyuyakalacak bir adet Harry vardı. Onu uzun uzun izledi. "Özür dilerim. Bu kadar trafik olacağını bilmiyordum."

BODYGUARD ( Larry Stylinson )Where stories live. Discover now