-TEN

656 95 66
                                    

Gözlerinin önüne alnından vurulan adam geldi. Gözleri kocaman açılmış, ardından da sonsuza dek kapanmıştı. Hak ediyordu, kim bilir kaç masumun canını yakmıştı o adam. Ama korkunç bir şeydi tam önünüzdeki adamın sonsuzluk uykusuna dalması.

"Harry, iyi misin?" Dylan, kollarını kendisine sarmış, öylece betonu seyreden dostunun yanına geldi neredeyse sürünerek. Zayn'e ve diğerlerine güveniyordu, o yüzden içinin rahat olduğu söylenebilirdi.

"İyiyim, sadece bir anlık şok yaşadım diyelim." ona endişeyle bakan arkadaşına gülümsemeye çalıştı.

"Arabaya binin ve eğilin, sizi buradan götüreceğim." Liam onlara dönüp hepsinin arabaya binmesini bekledi.

Harry, arabaya binip kapıyı kapatırken son kez kendisini izleyen mavilere baktı. Tekrar ayrılıyorlardı.

Louis'nin kendisini korunabileceği biliyordu. Ancak gene de yüreğinde fidanlanan korkuya sözünü geçiremiyordu.

Arabanın etrafından dolanıp şoför koltuğuna oturdu Liam. Arkada titreyen kadını görünce onu sakinleştirmek istedi. "Sakin olunuz lütfen. Bu araç zırhlı." anahtarı kontağa sokup çevirdi. Kadının biraz da olsa rahatladığını umuyordu.

Araca doğru ateş edilince elleriyle kulaklarını kapatıp çığlık attı Taylor. O gün yanında Cara vardı ve şanslıydı. Fakat şu an ondan ayrılıyordu ve Liam'ı da pek tanıdığı söylenemezdi. Gene de ona güvenmekten başka şansı yoktu.

Liam, arabayı otoparktan çıkarttıktan sonra süratini kesmeden otoyolun yolunu tuttu. Bu saldırı altındaki şahısları en güvenli yere götürmeliydi.

Tehlikenin geçtiğinden emin olduktan sonra arkasına döndü. "Tehlike geçmiş gibi görünüyor." yanındaki mavi gözlü adama da döndü.

"İnanamıyorum." Taylor hâlâ şoku atlatamamıştı anlaşılan. Titriyordu ve nefes nefeseydi. Dylan ceketini çıkartıp kadının omuzlarına bıraktı.

"Sakin olmalısınız Bayan Swift. Sizi güvenli bir alana götürüyorum." aynadan kadının gözlerine güvenle baktı. Gülümsemeyi de unutmamıştı.

"İyi olacaklardır, eminim." belki de aralarında korumalara en çok güvenen Dylan'dı. Zayn'in görevini layıkıyla yerine getirdiğine birkaç kez şahitlik etmişti.

"Bizi nereye götürüyorsun?" yanındaki adama meraklı gözlerini dikti Niall. Aklı hem arabasında hem de evinde kalmıştı. Ha bir de geri de bıraktıkları korumalarda tabii.

"İçiniz rahat olsun."

Aracın içinde tek konuşmayan kişi Harry'di. Camdan geçtikleri yolları ve arabaları izliyordu. Endişeleniyordu, korkuyordu. Louis'nin ilk kez yaralandığı zaman geldi aklına. Yüreği ezildi. Başı ağrımaya başlamıştı.

İki saatlik yolun sonunda arabayı dağ evinin önüne park etti Liam. Burayı acil durumlar için kullanıyorlardı.

Arabadan inip cebinden anahtarları çıkarttı ve tozlarla kaplanmış evin kapısını açtı. Uzun zamandır buraya gelmediklerinden etraf batmıştı haliyle.

"Tozlar için özür dilerim." içeriye geçip herkesin girdiğinden emin olunca kapıyı kapattı.

Koltuklardan birinin beyaz örtüsünü kaldırıp köşeye bıraktı. Niall anında koltuğa kurulup yayıldı. Sanki yol boyunca arabayı kullanan kendisiydi.

"Burada sinyal tam çekmiyor." camın önünde telefonunu sallayan Harry'e baktı hepsi. Telaşı yüzünden okunurken alnındaki damar iyice belirginleşmişti.

"Sakin ol dostum." sinirli ve endişeli arkadaşının yanına gelip ellerini cebine koydu Dylan. Neden bu kadar telaş yaptığını anlayamıyordu. Güvendelerdi işte.

BODYGUARD ( Larry Stylinson )Where stories live. Discover now