-NINETEEN

507 64 27
                                    

Oy vermeyi ve yorum bırakmayı unutmayın! 💟

Ofisteki sandalyede oturmuş korumaların gelmesini bekliyorlardı. Bugün ellerindeki kanıtları sunma günüydü. Toplantı Arthur Deam'den gizli yapıldığı için saat sabahın beşiydi.

Harry, Louis'ye elindeki bilgilerin ne ile ilgili olduğunu sormamıştı. Ne de olsa bunlar gizli bilgiydi. Fakat kesinlikle içinde büyük bir merak vardı.

"Günaydın." David'in arkasından diğer korumalar sırayla odaya doluştular. Sandalyelerine oturup ayakta duran David ve Stewart'a kulak kesildiler.

"Elle tutulur birkaç kanıtımız var. Umalım ki bunlar Arthur Deam'i devirmeye yetsin." David kağıtları masaya bıraktı.

"Yani Bay Deam kesinlikle hain öyle mi?" Taylor üzerindeki ceketi huzursuzca çekiştirdi. Gözleri anlık olarak Cara'ya kaymıştı.

"Evet Bayan Swift." Stewart genç kadına kibarca cevap verdi.

"Ama nasıl olur? Ona güvenmiştik ve şimdi hain olduğunu öğreniyoruz!" güzel gözlü kadın sinirlenmişe benziyordu.

"İnanın biz de yıkıldık-" Stewart'ın konuşmasını yanındaki kalın kaşlı adam böldü. "Biliyorsunuz ki on yaşından beri onunlayım. Ne kadar üzüldüğümü ve hayal kırıklığına uğradığımı söylememe gerek yoktur sanırım."

Bunun doğru olmaması için çok dua etmişti David. Küçüklüğünden beri baba gibi gördüğü adamın kendisine ve dostlarına ihanet ettiği düşüncesi bile onu kahretmeye yeterken bir de doğru olduğunu öğrenmesi onu çok sarsmıştı.

Taylor anladığını belirtircesine başını salladı. David için zor olmalıydı.

"İlk kanıtımız bu ses kaydı." elindeki telefonu masaya bırakıp ileri ittirdi. Oynatma tuşuna bastığında ofiste çıt çıkmıyordu.

"Saçmalama!" Bay Deam'in ağır ve yüksek sesi yankılandı. "O adamları korumayı kabul ettim çünkü düşmanıma yakın olmak istedim."

Başka bir ses girdi araya. "Dikkat et de planın elinde patlamasın Arthur. O zaman ben bile yardım edemem sana."

David ses kaydını durdurdu. "Diğer adam Brenda Grey'in öz babası." herkes Brenda'ya döndü. Kadının göz altları şişmişti. Açıkça ne kadar üzüldüğü belli oluyordu.

Oynatma tuşuna tekrar bastı. "Hah. Ben kötü bir şey yapmıyorum. Sadece olması gerekeni yerine getiriyorum. O iş Styles şirketine değil Deam şirketine ait. Ama o kendini beğenmiş ukala patron bozuntusu sevimliliğiyle işi elimden aldı."

Ses kaydı bittiğinden herkes Harry'e döndü. Genç adamın yeşil gözleri irileşmiş öylece telefona bakıyordu.

"Harry..." Louis oturan adamın yanına varıp ellerini omuzlarına koydu. Bir anda bu ağır olayı kaldıramayacağını biliyordu. 

"İyiyim, devam edin lütfen."  kendine geldiğinde eliyle David'e devam etmesini işaret etti.

David telefonu alıp masaya birkaç resim koydu. "Ayrıca Arthur Deam'in mafya ile bağlantısı olduğuna dair elimizde fotoğraflar var." parmağıyla uzun, kalıplı bir adamı gösterdi. "Bu adam İtalya'daki en büyük mafya başlarından biri ve gördüğünüz gibi Deam adam ile el sıkışıyor."

Herkesin ağzı açık kalmıştı. Arthur Deam kendi kini yüzünden mafya ile iş birliği yapmış ve Styles şirketini çökertmeye çalışıyordu.

Flashback

"İtalya'ya gidiyoruz." Kalın kaşlı adam gözlerini korumalarda gezdirdi.

BODYGUARD ( Larry Stylinson )Where stories live. Discover now