-THREE

770 108 173
                                    

Yeni ütülenmiş olan beyaz gömleğini sırtına geçirdi. Ayna karşısında bir yandan kendisini izlerken bir yandan düğmelerini ilikliyordu. Bugün teknik olarak görevinin başlağı ilk gündü.

Uzun zamandır takmadığı siyah kravatı yerinden aldı. Yakasına güzelce yerleştirerek bağlamaya başladı. Üzerini giymeden önce özenle şekil verdiği kahverengi saçları fazla çekici duruyordu kendince.

Siyah ceketini de alarak gömleğinin üzerine giyip düğmesini iliklediğinde tamamen hazırdı. Boy aynasının karşısına geçti. Her konuda olduğu gibi görünüş konusunda da kusursuz olmalıydı. Ayağındaki ön kısmı düz bir çizgi şeklinde ve dikişleri burun kısmında olan ayakkabıları neredeyse ışıldıyordu.

Kendisini bu kadar incelemenin yeterli olacağını düşünerek kapıya yöneldi. Harry tahminince hazır olmalıydı.

Kapının önüne geldiğinde işaret ve orta parmağının gövde kısımlarıyla kapıyı tıklattı. Birkaç saniye sonra da kapı açılmıştı zaten.

"Selam Louis." üzerinde sade beyaz tişört ve siyah, bol pantolon olan adamı süzdü Louis. "Merhaba efendim."

"Şu efendim lafını hiç sevemedim ben." Harry omzundaki büyük siyah sırt çantasıyla odasından çıktı. Şimdi ikisi de merdivenlerden iniyorlardı.

"Görev gereği." dedi Louis sadece. Harry'e uzun açıklamalar yapmasına gerek olmadığını biliyordu.

Harry ve Louis evden çıktıklarında Stewart onları arabanın önünde bekliyordu. Hem şoför olarak hem de iri cüssesiyle koruma olarak Stewart'ı seçmişti Louis. Ola ki tatsız bir durumla karşılaşırlarsa büyük yardımı dokunurdu.

Sarışın adam arka kapıyı açıp Harry'nin yerleşmesini bekledi. Harry binerken Louis de ön koltuğa yerleşmişti.

Yaklaşık kırk dakikanın ardından konserin yapılacağı binanın önüne geldiler. Stewart arabada kalırken Louis ve Harry arka kapıdan binaya girmişlerdi. Binaya girdikten sonra açık olan asansöre bindi Harry. Louis de onu takip etti elbette.

Asansör durduğunda ünlü adamı takip ediyordu Louis. Harry 'Kulis' yazan odanın kapısını anahtarıyla açtı. Görünüşe bakılırsa fazla erken gelmişlerdi.

"Kahve ister misin?" Harry kahve makinesine doğru ilerledi. Hiçbir şey söylemeden odayı incelemeyi başladı Louis. Birisi bir tuzak kurmuş olabilirdi sonuçta.

Louis, inceleme işini bitirdiğinde Harry iki fincan kahveyle yanına geldi. "Al bakalım." kendisine uzatılan bardağı aldı Louis.

Harry, büyük sarı koltuğa oturarak kahvesini masaya bıraktı. Geçen aydan kalma birkaç magazin dergisi çarptı gözüne. 'Atmadıkları iyi oldu.' diye düşündü. Uzun süredir başındaki belalarla uğraştığından haberleri takip edememişti.

Kapakta ünlü bir modelin bulunduğu dergiyi aldı. Sayfalarını yavaş yavaş karıştırmaya başladı. Bu sırada da kahvesini yudumluyordu.

Birkaç dakika sonra önünde dikilen Louis'ye kaydı gözleri. "Neden içmiyorsun?" kaşlarını yukarı kaldırarak elinde tuttuğu fincanı işaret etti.

"Görev sırasında bir şeyler yiyip içmem genellikle." hiç içilmemiş olan kahveyi masaya bırakıp geri çekildi.

Harry omuz silkti. "Sen bilirsin."

Yaklaşık on beş dakika odada sadece sayfa sesleri duyuldu. Odanın kapısı tıklandığında hafifçe irkildi Harry. "Girin."

İçeriye uzun sarı saçlı, elleri çantalarla dolu olan bir kadın girdi. "Hazırlanma zamanı!" yüzündeki kocaman gülümsemeyle Harry'i de güldürmeyi başarmıştı.

BODYGUARD ( Larry Stylinson )Where stories live. Discover now