Onların hayatları sessiz ve sınırlarla çizilmiş gelecekte ne olacağı çoktan belirlenmiş bir hayattı ve hayatlarında bunun aksini yaratacak herhangi bir durum olduğunda kolayca bu durumu ortadan kaldırabilecek bir babaya sahiptiler.

Bay Kim.

"İstemiyorum!" Jin koridorun başından bu yana duyabildiği tek açık kelime bu olmuştu o sürekli olarak istemiyorum diyordu sanki hala kurtulmamış gibi sanki odada yanında ona zarar vermek isteyen biri varmış gibi büyük ve boğazını yakan çığlıklarla bunu söylüyordu.

İstemiyorum.

Jin yorgunluktan bulanan gözlerini bir kaç kez kırpıştırdı onu korkutmak istemiyordu onu adi bir lafa olarak görüp ona zarar verebileceğini düşünebilirdi, kaçmaya çalışabilirdi bunlardan korkarken içeriden gelen çığlıklarla yaşananların bir çığ gibi büyüyüp üzerine doğru geldiğini hissetti.

Babasının soğuk ve iri bedeninin arkasında olduğunu puro ve sigara içmekten hırıltılanmış sesinden anlıyordu, küçük omega kardeşi korku dolu gözlerle kendisini izliyordu, annesi ise oldukça endişeliydi çünkü içeriden gelen kırılma sesi odasında ki büyük boy aynasının kırılma sesi gibiydi.

Sanki bin bir parçaya bölünmüş ve her parçası kalbine batıyormuş gibi.

"Burada beklemeyin, gidin." Jin kırmızı dolgun dudaklarını içeriye ses duyurmamaya dikkat ederken kıpırdattı. Burada ki kalabalık onu korkutabilirdi hatta belki onun kendisine zarar vermesine neden olabilirdi.

"Seokjin bu gürültü ve patırtı da seni yalnız bırakacağımı sanıyorsan yanılıyorsun." Bayan kim ani bir hamle ile oğlunu es geçip kapıyı yavaşça araladı ve gördükleri ile küçük ağzını yavaşça açtı.

İçerisi darmadağındı.

Yatağın üzerine serdiği yeni çarşaflar hepsi yerlerde bir bez parçası gibi serili duruyordu yastıkların içindeki tüylerin çoğu yatağın üzerine ve etrafa saçılmıştı, büyük saksıda yetiştirdikleri kauçuk bitkisi toprağıyla birlikte yere serilmiş ve artık kökleri toprağın içinde değildi. Yatağın hemen ön tarafında duran boy aynasının da sadece bronz kaplama çerçevesi kalmıştı aynanın kendisi ise yerlere serilip yüzlerce, hatta binlerce parçaya ayrılmıştı.

Küçük omega ise o parçaların üzerinde kollarını dizlerine koymuş ve başını da dizlerine yaslayarak içli içli ağlıyordu.

Jin'in yüreğine ilk kor o zaman düştü, onun cam kırıkları üzerinde kesiklerle dolu bedenine bakarken alfası çoktan geri dönülmez bir söz vermişti bile.

Onun yaralarını saracağına dair, onun yaralarının her birini öpüp üzerine çiçekler konduracağına dair sözler verdi.

Seokjin, Kim Seokjin asla tutamayacağı sözler vermezdi. 

"Burada neler olmuş. "Bayan Kim bir elini ağzına kapatıp şaşkınlığını saklamaya çalışırken gözleri küçük omeganın üzerine odaklanmıştı, bacaklarında ve kollarında çizikler vardı hatta üzerinde asılı gibi duran grimsi hastane kıyafetinde ufak ufak kan lekeleri vardı. Bayan Kim gözlerine gelen buğuyu geriye itmeye çalışsa da yapamamıştı omega çok küçük ve korkmuş duruyordu.

"Eun-ah Jimin'i buradan götür." Arkasını dönmeden fısıldarken akşam karanlığının yavaş yavaş çöktüğü ve bazı şeylerin artık ışıksız net olarak seçilemediği odanın ışığını yavaşça yaktı ve gözler ile Jin'in tepkisini ölçtü.

Alfa yıkılmış gözüküyordu kapının pervazına yasladığı başını yavaş yavaş, ritmik bir şekilde kapının pervazına vururken gözleri kapalıydı. Sanki kendisini dizginlemeye çalışıyor gibi, sanki içinde fırtınalar koparken o sadece normalmiş gibi soluklanıyordu.

YOUR EYES TELL~tjWhere stories live. Discover now