Ateşten Buz (+18)

Bölüm 24

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.
Keyifli okumalar

(Bölümün başları +18 cinsellik içeriyor. Rahatsız olacaklar uyarının sonuna atlayabilirler.)

***

"Bitmek? Daha yeni ısınıyoruz."

Sözlerimi duyduğunda kaşlarını kaldıran Alparslan'ın getirdiği su bardağını alarak yatakta oturur pozisyona geldim. Ben bardağı dudaklarıma götürürken o da banyo kısmına girerek jakuziyi ayarlamıştı. Suyu bir dikişte bitirdim ve boşalan bardağı komodinin üzerine koydum. Yorgundum, ama devamı etmek istiyordum. Doymamıştım.

"Gel." Alparslan'ın cam banyo duvarından görülen çıplak bedenine baktım ve alt dudağımı dişlerken yataktan inerek oraya doğru ilerlemeye başladım. Sonunda sevişebilmiştik.

Gerçi yapığımız şey 'sevişmek' olarak adlandırılamazdı. Duygu yoktu, bağlılık yoktu, yumuşaklık yoktu. Sadece tatmin olan bedenlerimiz vardı.

Alparslan'ın yanına ulaştığımda bileğimi tuttu ve jakuziye girmeme yardım etti. Kadınlığımda uzun süre aradan sonra sert bir birliktelik yaşamanın sızısı hissedilirken kendimi ılık suyun içine bıraktım. Alparslan da jakuziye girerek arkama oturdu. Sırtımı göğsüne yaslamamı sağladığında suyun sıcaklığını biraz daha arttırmıştı.

Yavaş yavaş vücudumda gezen eller ve tazyikli su beni mayıştırıyordu. "Yoruldun mu?" dedi Alpaslan sağ elini masaj yaparcasına alt karnımda gezdirirken. "Yo," dedim rahatça. 'Hıhı' der gibi bir ses çıkarttıktan sonra alt karnımdaki elini yavaş yavaş aşağıya indirmeye başladı. Diğer eli de göğüs ucumu sıkarak çekiştirirken nefes alış verişlerim hızlanmıştı.

Vajinama değerek okşamaya başlayan eliyle alt dudağımı dişlerimin arasına alarak kafamı iyice ona bastırdım. "Islanmışsın bile." derken göğüs ucumla oynamayı bırakarak göğsümü avuçlamıştı. "Suyun içindeyiz, ondandır."

Güldü. "Tabi."

Parmakları masaj yapar gibi nazik haraketlerle kadınlığımda dolaşırken iç çektim. Ne yapıyordum ben Allah aşkına? Bu, İzel Sarca değildi.
Ben arzularıma kapılıp yolumdan şaşmazdım.

Beni defalarca öldürmeye çalışan ve defalarca öldürmeye çalıştığım adamla yatmak mı? Akla mantığa sığmayan bir durumun içerisindeydim.

Ama siktir et, kimin umrundaydı?

Alparslan'ın parmaklarının baskısını daha iyi hissedebilmek için kendimi biraz daha öne kaydırdığımda aynı anda ağzımdan bir inleme firar etmişti.

Tutarlılıkta İzel Sarca gibi olun(!)

Hızlanan parmaklarını yavaşlatarak geri çektiğinde ağzımdan huzursuz homurtular dökülüyordu. "Senden nefret ediyorum."

"Ne tesadüf, ben de!" dedi eğilerek boynuma minik öpücükler bırakırken. Kendime engel olamayarak güldüm. Tanıştığımız günden bu yana yaşadığımız her şey saçmalığın daniskasıydı! İnanılmaz toksik bi ilişkinin içerisindeydik. Hatta adı koyulabilecek doğru düzgün bir ilişkimiz bile yoktu.

Düşman desek düşman gibi davranmıyorduk. Yatak arkadaşı desek o da değildik. E, arkadaş hiç değildik.

Gerçekten hâla ilk günkü gibi nefret ediyor muydum ondan?