Bölüm 19

122K 6.9K 7.6K
                                    

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.
Keyifli okumalar

**

(İz'in kombini yukarıda

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

(İz'in kombini yukarıda. Kadının İz'le bir alakası yoktur.)



"Hazır değil mi herkes?" Kulağımdaki kulaklıktan Denizkan'ın sesini duyduğumda diğer herkes gibi ben de onu onayladım. Sevkiyat zamanı gelmişti ve biz limanda konumlanmıştık. Hava yağmurluydu ve kararmak üzereydi. Birazdan Alparslan'ın basacağı butonla, bulunduğumuz limana yaklaşan uyuşturucu gemisi patlatılacaktı. Celâl de limandaydı ancak karşılaşmamıştık. Ardından onları takip ederek kadınların götürüleceği yere bir baskın düzenleyecektik.

"Gemi açıkta, şuan patlatılırsa çevrede zarar verebileceği bir yer yok." Barlas'ın kulaktıktaki sesini dinlerken bir yandan da etrafı kolaçan ediyordum. "Tamam, 10 saniye içinde patlatılacak. Kadınların olduğu gemi de yaklaşıyor, hazır olun."

Alparslan ondan geriye sayımını bitirdikten sonra butona basmıştı. Gemi henüz limana fazla yakın olmadığı için buradan görülemiyordu ancak patladığını biliyorduk. Birkaç güvenlik telsizlere panik içinde bir şeyler söylerleken önümden geçmişlerdi. Yağmur biraz daha artmıştı ama deri mantom üşümemi engelliyordu. "Celâl çıkıyor." diyen Berşan'ın sesi kulağıma ulaştığında konumlandığım yerden ayrılarak liman çıkışındaki arabama ilerlemeye başladım.

Yüksek topuklarımın çıkardığı tok sesler kulağıma dolarken adımlarım rahat fakat seriydi. Limanın çıkışına park ettiğim, İtalya'da kiraladığımız siyah Range Rover'a bindiğimde arkamdaki arabaların da farları yanmıştı. Bunlar bizimkilere aitti. En arkadan da korumaların olduğu bir jip vardı.

Arabayı çalıştırarak Celâl'in arabasının park halinde olduğunu bildiğim alana ilerledim ve fazla yaklaşmadan aracın haraket etmesini bekledim. Celâl sürücü koltuğundaydı. "En öndeki arababada hanginiz var?" diyen Meriz'e "Ben." dedim. Arkamda Alparslan, onun arkasında Berşan, onun arkasında Barlas vardı. Meriz ve Denizkan ise korumaların hemen önündeki araçtaydılar.

Uzaktan izlediğim Celâl'in aracının haraketlenmesiyle biraz bekleyerek ben de arabamı arkasından sürmeye başladım. Dikkat çekmemek adına uzaktan takip ediyordum. Arkamdakiker ise benim arkamdan geliyorlardı. Yağmur hızını arttırmış ve hava iyice kararmıştı. Camımı biraz aralayarak ıslanmış toprak kokusunu içime çektim.

Dakikalar dakikaları kovalarken işlek yolları geçmiş, bir dağ yolunda ilerliyorduk. Ağaçların arasına yapılmış bozuk yol yüzünden araç sallanıyordu. Celâl takip edildiğini anlamasın diye hiç birimiz farlarımızı açmamıştık, bu yüzden yolu görmek biraz zor oluyordu. Kulağıma "Çık çık bitmedi anasını satayım." diye mırıldanan Alparslan'ın sesi gelmişti. Gerçekten bayadır tırmanıyorduk.

Aradan iki-üç dakika daha geçtiğinde Celâl'in arabası yavaşlayarak büyük bir deponun önünde durmuştu. Deponun yakınlarına dikilmiş bir sokak lambasının aydınlattığı yere baktım. İzbe bir yerdi. "Geldik mi?" diyen Barlas'a "Evet, Celâl iniyor." dedim. Onlar biraz daha arkalarda oldukları için görüş açıları benim kadar net değildi. Siyah kabanının kaldırdığı yakalarıyla beraber deponun metal kapısını gürültüyle açan Celâl içeri girdiğinde kulaklığa konuştum. "Girdi, iniyorum."

Ateşten Buz (+18)Where stories live. Discover now