3.

1K 60 118
                                    

Poyraz'dan:

Birleşme partisine son bir hafta kalmıştı ve şimdiden herkes parti için çok heyecanlıydı. Ne yalan söyleyeyim bende birleşme için fazlasıyla sabırsızlanıyordum.

Doyasıya eğlenmek, dans etmek karşı takımdan birileriyle sohbet etmek istiyordum.

Zaten karşı takımda iyi anlaşacağimı düşündüğüm birkaç isim vardı. O yüzden keyifli bir parti olacağına emindim.

Parti öncesi bir açık arttırma oyunu oynanmıştı. Kazanan takım biz olduğumuz için karşı takımın sahip olduğu paranın iki katı bizdeydi.

Ben daha doyurucu olan pizza, kebap gibi yiyecekler almayı planlıyordum. Bu yüzden elimi hiçbir yemek için kaldırmıyordum.

Karşı takımda herkes bir şeyler yemek için açık arttırmaya katılırken Batuhan'ın bençin üst kısmında oturup öylece arkadaşlarını izlediğini farkettim.

Peş peşe yiyecekler açıldı ve birçok kişi yemek yemeye başladığı sırada ben hâlâ doyurucu yemekler için paramı harcamamıştım.

Ancak Acun bey bu defa tabağın üzerindeki kapağı kaldırdığında Batuhan'ın heyecanlandığını farkettim. Hiç şaşırmamıştım. Çünkü çocuk yaşta aşkı memnuda oynadığı dönem verdiği bir röportajda da en sevdiği yemeğin yaprak sarması olduğunu söylemişti.

Ve acun beyin açtığı yemeğin sarma olduğunu gördüğünde heyecanlanması normal gelmişti. Heyecanla elini kaldırıp tüm parasını yaprak sarmasına basmıştı ve bizim takıma dönmüştü. "Lütfen arttırmayın ya en sevdiğim yemek"


Bizim takımdakiler Batuhan'ı onaylayıp hiçbir şekilde arttırma yapmamışken gözlerimi Batuhan'a diktiğimde aklıma yine o küçükken verdiği röportaj gelmişti. Yaprak sarmasını çok sevdiği röportaj.

Demek ki hiç değişmemiş bu çocuk diye düşündüm. Uzun zamandır kendisine karşı rafa kaldırdığım nefretim yeniden kendini göstermişti.

Asla sevmediğim bir yemek olan sarmaya son anda tüm paramı bastım. "1000 pezo " dediğim an Batuhan'ın yüzündeki o hayal kırıklığı içimdeki o nefreti körüklemişti. Anlık da olsa keyiflenmiştim.


Herkes bu hareketimin çok yanlış olduğunu söyleyip duruyordu ama umursamadım. O çocuk benim küçüklük hayalim olan o rolü elimden almışken, benim bir sarmayı elinden almam çok koymamalıydı ona. Buna hakkım olmalıydı.

"Ayıp ediyorsun ama Poyraz. Batu çok istiyordu neden arttırdın ?"


"Canım çekti belki sanane İsmail önüne dön sende kankan gibi aç kalma" dedim son kelimelerde Batuhan'a bakarak.

Batuhan'ın yüzünde en ufak bir öfke göremiyordum. Daha çok mutsuzluk var gibiydi. Bir sarma için ağlamadığı eksikti.


Acun bey'den sarmamı alıp yerime oturduğumda iştahla yerken gözlerim sürekli üzgün bir şekilde oturan Batuhan'a kayıyordu.

Sarmadan sonra 8 tane daha yemek çıkmıştı ancak parası olmasına rağmen hiçbirine elini kaldırmamıştı.

"Evet arkadaşlar. Bugünlük açık arttırma ödülü burada sona erdi. " dedi Acun bey.

Bu sırada Batuhan dışında herkes bir şeyler yediği için yüzler gülüyordu. Ancak takım arkadaşım Ayşe Batuhan'a üzülmüştü.

"Batu bak gördün mü aç kaldin. Sarma dışında bir şeye el kaldırsaydın karnın doyardı " dedi.


Burukça gülümsedi Batuhan Ayşe'ye. "Aç kalıyor olmam sorun değil, sadece sarmayı çok istemiştim. Çünkü annemi çok özlüyorum. Annem yapmış gibi hissederek yemek istiyordum. Bir nevi özlem gidermek gibi" dedikten sonra bakışlarını bana ve kucağımdaki tabağa çevirdi Batuhan.

"Ama olmadı yapacak bir şey yok. Afiyet olsun Poyraz."


Son cümlesinde yediğim lokma mideme oturmuştu yemin edebilirim ama kanıtlayamam. Ben sırf gıcıklık olsun diye yapmıştım. Bunun altında bu kadar ince düşünebileceğini tahmin edememiştim.

Açık artırma ödülünden ayrılıp teknelere doğru iki takım halinde yürürken önde hızlı hızlı giden Batuhan'ın yanına koştum aceleyle.

"Şey... b-ben özür dilerim " dedim gözlerinin içine bakamayarak.

Güldü Batuhan yürümeye devam ederek. "Ne için? Bana sırf gıcıklık olsun diye yedirmedigin sarma için mi ? "


Bir şey diyemedim yani ne desem saçma olurdu zaten. O yüzden peşinden gitmeyi bırakıp kendi tekneme doğru yönelirken bu defa Batuhan seslendi arkamdan , duraksadım.

"Poyraz , neyi merak ediyorum biliyor musun?"

"Neyi?" diye sordum meraklı bir şekilde.


"Benden bu kadar nefret etmeni sağlayacak ne yapmış olabilirim sana ?"



Yutkundum. Nasıl diyebilirdim ki çocukluk döneminden kalma bir mesele diye. Bunu söylesem beni yerden yere vuracağına emindim.


"Ş-şey ben senden nefret etmiyorum ki " diyebildim sadece.



Yanıma doğru biraz daha adimlayıp kimsenin duymayacağı şekilde konuştu.
"Ama sevmiyorsun da... değil mi ?"

Ondan nefret ediyor olmam sevmediğim anlamına mı gelirdi ya da nefret edecek kadar güçlü bir hisse mi sahiptim bilemediğim için bir cevap veremedim. Etrafa bakınip durdum. Bir arkadaşımın gelip beni bu çıkmazdan kurtarması için.

Kısa bir sessizlik sonrası Batuhan konuştu. "Bunu evet olarak kabul ediyorum" dedikten sonra yanımdan ayrılıp teknesine ilerledi.


Bir Küçük PoyBat MeselesiDär berättelser lever. Upptäck nu