26: güneşin ışığındaki yağmur damlaları gibi

62 14 13
                                    

Ordun ve tüm ihtişamı,
Beni asla alt edemez!

Gökyüzünde parlayan roketleri ve bombaları gördüm,
Güneşin ışığındaki yağmur damlaları gibiydiler,
Kalbimde değer verdiğim herkesi alıp götürdüler,
Hayallerimi yıktılar göz açıp kapayacak kadar kısa sürede.

İnsan haklarımıza ne oldu?
Hayatın kutsallığına ne oldu?

Ve tüm o diğer yalanlar?
Biliyorum ben sadece bir çocuğum,
Ama sizin bilinciniz hâla yerinde mi?

|Maher Zain/ Palestine Will Be Free

***

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

*

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

*

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Evimizin enkazının önünde öylece oturuyordum. Etrafımdaki insanların dudaklarından kopan sesler, kulaklarıma boğukça ulaşıyordu. Hiçbir şey bilmek, görmek, duymak istemiyordum.

Doğduğum ev annem ve babama mezar olmuştu...

Oysa beraber ne çok gülmüştük bu evde. Yemekler yemiş, sohbetler etmiştik çokça. Hırçınlık elbisesini üzerime giyip kavga etmişliğimde vardı, pişmanlığa bürünüp özürlerimi sıraladığım da.

"Bir bomba düşse şimdi.." diye fısıldadım. "Ve beni götürse annemin kollarına. Doya doya sarılsam ona. Babamın sakallı yanaklarını öpsem."

Gözlerimden yaşlar süzülürken kendi kendime konuşmaya devam ediyordum. "Bir bomba düşse üstüme, beni alıp götürse bu diyardan. Tek bir parçam dahi kalmasa bu sokaklarda."

"Şam?"

Düşüncelerimi bozmak için gelen kişinin sesini umursamadan devam ettim, kendimle konuşmaya.

"Bir bomba düşsün Allah'ım. Ciğerimi söksün yerinden. Hiçbir zaman hür olamadığım vatanımın topraklarını kanımla ıslatayım. Ve benim kanımla yeşersin çiçekler."

"Şam?!"

"Şşş sessiz ol, Allah'la konuşuyorum. Araya girme."

Delirmiş gibiydim. Belki de delirmiştim. Bilmiyordum. Hiçbir şey bilmiyordum. Adımı, sanımı, nereden geldiğimi ve nereye gittiğimi...
Tek bildiğim gitmek istediğimdi.
Dünya gömleğini üzerimden çıkarmak ve gitmek...

"Şam, yapma böyle..."

"Ne yapıyorum ki? Hiçbir şey yapmıyorum ben! Hiçbir şey yapamıyorum! En acısı da bu zaten. Vatanım kan ağlıyor. Ben ise öylece izliyorum. Çocuklar ölüyor, hiçbir şey yapamıyorum! Nerede ümmet? Nerede kardeşlerimiz? İnsanlık nerede?.."

Yanaklarımdan süzülen yaşları sildim.
Sadece annem ve babam can vermemişti o enkazın altında. Benim hayallerim, umutlarım, anılarım, gülüşlerim ve kalbim.. her şeyim enkazın altında kalmıştı. Ve kimse el uzatmamıştı onlara. Kimse kurtarmak için çaba göstermemişti.

Bugün bu enkazın altında ölen bendim. Ben ve tüm insan hakları bu enkazın altında kalmıştı.

Ölmüştü insanlık ve insanlığın ağlayanı da yoktu...

|Nira

*

Notlarımın arasında bulduğum bir sahne. Suriye ile ilgili düşündüğüm kurgum için yazmıştım.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
DEVİN | 🕊️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin