"Bunu yarın babamla konuşmam lazım." diyerek mırıldandım. Yarın babamla zor bir gün geçirecektim. 

Ertesi gün, annemle babam erkenden eve gelmişlerdi. Ben tabi ki hiç uyumamış bir şekilde salonda onları bekliyordum. İkisinin de yüzünde oldukça kızgın bir ifade vardı. "Bizim kızmamızın sebebi o haberler değil, bizden saklaman." dedi annem sert sesiyle. "En azından teyzenler aradığında haberimiz olmuş olurdu." diyerek devam ettiğinde yutkundum. Şuan ablamın yanımda olmasına ihtiyacım vardı.

"Biliyorum. Ama denk gelmedi, yoksa neden saklayayım sizden?" dedim dudaklarımı büzerek. "Denk gelmemiş." dedi babam kızgınlıkla. "Adamla kafeye gitmeye vakit buluyorsun ama." 

"Benim haberim vardı baba." diyerek bir kahraman edasıyla salona girdi ablam. "Size söylemedi, çünkü Vera ne zamandan beri size arkadaşlarını anlatıyor? Bizimkiler dışında. Özgür'de arkadaşıydı ve Vera onu Çalhan olarak görmediği için size anlatmadı. Kız zaten yeterince suçlu hissediyor ve üzgün. Neden kızın üzerine gidiyorsunuz? Hem de ufak bir şey yüzünden." dediğinde annemle babamın kaşları daha çok çatıldı. Ben ablamın bu davranışına duygulanırken, ablam koruyucu peri havasını sürdü. Yade Livaneli olmak böyle bir şeydi. Pardon, Yade Livaneli Şah. Onun soy ismini söylemediğimi Efe abi duysaydı arabanın altına atardı beni. 

Neyse konumuza dönelim.

Annemle babamın konuşmasına izin vermeden ablam devam etti. "Ben işe başlayana kadar biz Rize'ye gideceğiz. Vera'nın okulundan izin alırım. Başka bir şey yoksa, üç saat sonra uçağımız var." dediğinde gözlerim kocaman oldu. Anneannemin yanına gitmek istiyordum bende. Bu kız benim içimi mi okuyordu? "Siz kararınızı vermişsiniz zaten Yade Hanım, buyrun." dedi annem kinayeli ses tonuyla. "Hadi Vera." diyerek beni kaldırdı ablam ve odama geçtik. Ablamın beni ilk koruyuşu değildi bu. Son da olmayacaktı tabi. En son Mudanya'da kavga çıkarıp polisin bizi karakola topladığında ve ehliyetsiz araba sürdüğümüz öğrenildiğinde annemler bu kadar kızmıştı. Sonra ise ablam ve Efe abim kahraman edasıyla önümüzde kanatlarını açmış ve bizi ailelerimizden kurtarmıştı.

"Otur bakalım." dedi ablam kapıyı kapatırken. Yatağın üzerine oturdum. Yanımdaki kutuyu kucağına alıp oturdu ablam. "Bu ne?" dedi kutuyu açarken. "Özgür almıştı." diyerek mırıldandım. "Sen çikolataya bayılırsın?" dediğinde kafa salladım. "Oda bunu fark ettiği için getirmiş." 

"Vera." diyerek kutuyu arkamıza bırakıp kollarını bana sardı ablam. "Nasıl hissediyorsun?" dediğinde gözlerim doldu dünden beri ilk kez. "Üzgün ve kırılmış." dedim ağlamaklı sesimle. Ağlamaktan hoşlanmıyordum ama annemlerin o tavrı üzmüştü beni. Konuşmalarını geçtim, bakışları bile kalbimi parçalara ayırmıştı. "Aradı mı?" dediğinde göz yaşlarım ablamın omuzuna düştü. Aramamıştı. Kafamı iki yana salladım. Ablamla bir süre durduk öyle. Ağlamamı durdurunca ablamın omuzundan kalktım ve "Hoşlandığım çocuk bana kardeşim dedi." dedim dudaklarımı ısırarak. Ablam bana bakarken, dudaklarımın arasından kaçan kahkaha ile güldük. 

"Hadi hazırlanalım, uçak on ikide. Anneannem bir sürü yemek yapmaya başlamıştır." dediğinde yüzümü sildim. "Nereden çıktı anneanneme gitmek?" diyerek mırıldandım. Ablam gülümsedi. "Seni senden daha iyi tanıyorum Kerizcim, anneanneme gitmek istediğini biliyorum. Hem bana da tatil olur." diyerek omuz silkti ablam. "Sensiz keriz." dediğimde göz devirdi. Odadan çıkarken bir hafta kalacağımızı söylemeyi unutmamıştı.

Derin bir nefes vererek odamın balkonunun kapısını açtım ve yeniden derin bir nefes aldım. Ardından dolabımın üzerindeki valizi indirip kalın kıyafetlerden katmaya başladık. Ekimin başındaydık ve orası soğuk olurdu. Özgür'ü aklıma getirmemek için onun aldığı çikolatalardan birini açtım ve yemeye başladım.

KOÇWhere stories live. Discover now