3.4

1.9K 229 148
                                    

Hyunjin, Jeongin'i kaybediyordu.

Lee Dongin, Jeongin'in aklını karıştırıyordu ve Hyunjin artık Jeongin'e kendisini kanıtlayamaya karar vermişti ama önce Dongin'i öldürmeliydi.

"Ne yapacaksın?" Jen, Cehennem'de özel olarak dövülen bıçaklarını dikkatlice temizlerlerken sormuştu.

"Bilmiyorum Jen ama Dongin'i öldürmeliyim." Hyunjin bıkkınlıkla kendisini koltukta geriye atmıştı.

"Ya Jeongin senin onu öldürdüğünü öğrenirse?" Jen haklıydı. Jeongin öğrenirse eğer Hyunjin'den nefret edebilirdi.

"İlahi bir şey lazım." Hyunjin düşünürcesine mırıldanmıştı ve gözlerini Jen'in bıçaklarında gezdirmişti.

"Hey hey aklından çıkart o düşünceyi bu bıçaklar seni bile öldürebilir." Hyunjin kahkaha atmıştı.

"İşte aradığım şeyde bu." Eline bıçakların birini aldığında dikkatlice incelemişti. Aniden odaya giren Felix ile Hyunjin az kalsın elini kesiyordu.

"Felix! Beni korkuttun."

"Hyunjin, daha büyük bir sorunumuz var." Felix, nefes nefese kalmış bir şekilde anlatmaya çalışıyordu.

"J-Jeongin."

"Ne olmuş Jeongin'e?" Eğer ona bir şey olduysa Hyunjin, Dongin'i mahvedecekti.

"Jeongin yok!"

"Ne demek yok?" Hyunjin çoktan Lux'tan çıkmıştı bile. Jen ve Felix ise ona yetişmeye çalışıyordu.

"Dağılalım." Hyunjin'in konuşmasıyla diğer ikisi de kafasıyla onaylamıştı.

Hyunjin her yere bakmıştı fakat bulamıyordu. Jen ise ortalıkta yoktu. "Sanki yer yarıldı da içine girdi." Hyunjin son anda aklına gelen yer ile kanatlarını açmıştı.

"Felix, sen Jen'i bul ben sanırım nerede olduklarını biliyorum." Felix onaylayıp uzaklaşmıştı. Hyunjin ise girdiği büyük bina ile kanatlarını kapatmıştı.

Bir kaç kat yukarı çıktığında büyük bir salona girmişti ama daha çok kiliseyi andırıyordu. Hyunjin'in geldiğini gören Dongin ona doğru yürümüştü.

"H-Hyung?" Hyunjin sesin geldiği yöne bakmasıyla hıçkırarak ağlayan Jeongin'i görmüştü.

"Jeongin korkma bak ben burada-." Hyunjin sözünü bitirmeden çenesine yediği yumrukla sendelemişti.

"Yolun sonuna geldin Samael." Dongin silahı Hyunjin'e doğrultmuştu. Hyunjin, Jeongin'in bunları görmesini istemiyordu.

Dongin tetiği çekmişti.

Bir anda Dongin'in omzuna gelen kurşunla Hyunjin anında Jeongin'e dönmüştü. "Siktir, Jeongin."

Hyunjin anında Jeongin'i yanına almıştı. Dongin ise oturduğu yerden kalkmıştı ve adamlarına dönmüştü.

"Bitirin onu." Etraflarında bir sürü silahlı adamın dolmasıyla Jeongin dolu gözleriyle Hyunjin'e bakmıştı.

"Hyung özür dilerim seni dinlemeliydim." Kafasını Hyunjin'in göğsüne koymuş ağlıyordu.

"Jeongin bana bak." Hyunjin, Jeongin'i çenesinden tutup gözlerini ona sabitlemişti. O an adeta etraftaki her şeyin sesi kısılmış gibiydi. "Seni kurtaracağım tamam mı sadece gözlerini kapat." Jeongin kafasını sallayıp gözlerini kapatmıştı.

Silah sesleri duyulmaya başlayınca Hyunjin anında kanatlarını açıp kendisini ve Jeongin'i korumaya almıştı.

Hyunjin'in beyaz kanatları kana bulanıyordu ve çok canı acıyordu fakat canı gibi sevdiği çocuğu korumaya çalışıyordu.

Silah seslerinin kesildiğini duyan Hyunjin anlık boşluk bulup gözüne kestirdiği büyük camdan kanatlarını açıp çıkmıştı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Silah seslerinin kesildiğini duyan Hyunjin anlık boşluk bulup gözüne kestirdiği büyük camdan kanatlarını açıp çıkmıştı. Binanın çatısına geldiğinde Jeongin'i kucağından bırakmıştı.

"Jeongin aç gözünü iyi misin?" Panikle küçüğüne sorular sıralarken bir anda Jeongin işaret parmağını Hyunjin'in kalın ve dişlemekten kırmızıya dönen dudaklarına bastırmıştı.

Hyunjin anlık affalamıştı ve şaşkınca Jeongin'e bakıyordu. Jeongin ise yavaşça dudaklarını Hyunjin'in dudaklarına bastırıp geri çekilmişti.

"Ben iyiyim."

Hyunjin şoktan çıkıp dudaklarını yalayıp tebessüm etmişti. Sonra aklına gelen Dongin ile ayaklanmıştı. "Hyunjin gitme." Jeongin'in yalvarışına rağmen Hyunjin gitmişti.

Dongin, Hyunjin'in geri döndüğünü görünce sırıtmıştı. "Teke tek gelmeye ne dersin? Ben öldürdüğün masum kardeşin Lee Minho'ya benzemem. Ben Cehennemin Kralıyım bunu biliyorsun değil mi?" Hyunjin, Tanrı'nın yapmadığını yapıp Dongin'i öldürecekti.

"Biliyor musun Samael? Ben Dünyadaki ilk katilim. Seni öldürmekten korkacağımı mı sandın?" Dongin'in iddialı konuşması üzerine Hyunjin üstüne doğru yürümüştü.

"Sen sadece basit bir insansın." Cebinden Jen'in Cehennem'de dövülmüş bıçağını çıkartıp Dongin'e doğrultmuştu.

Dongin bıçağı görmesiyle eğilmiş ve boşa gitmesini sağlamıştı. Hyunjin'in bacağına vurmasıyla Hyunjin dizlerini kırmıştı ve Dongin'in eline vurmasıyla bıçak omzuna ufak bir çizik atmıştı.

Hyunjin'in gözleri anında kırmızının en koyu tonuna bürünüyordu. Dongin bıçağı eline alıp Hyunjin'e tutmuştu.

"Bu sefer öldün Şeytan." Hyunjin için o an her şey durmuştu ve aklına Jeongin gelmesiyle korkusuzca Dongin'in bileğini bükmeye başlamıştı.

Bıçak Dongin'in tam kalbine saplandığında yere yıkılmıştı. Dongin'in ölümsüzlüğü artık son bulmuştu ve ölüyordu.

"Seni ilk gördüğüm anda seni öldüreceğim demiştim." Hyunjin yanına çökmüştü ve kahkaha atmıştı.

"Sözümün Şeytanıyım."

Jeongin'in geldiğini gören Dongin ölüm anındayken Hyunjin'in kolunu sıkıca tutmuştu ve Hyunjin'in Şeytan yüzünün ortaya çıkmasını sağlıyordu.

"Bu yüzü iyi hatırla Dongin çünkü ebediyen sana bizzat ben işkence edeceğim." Dongin ağır bir şekilde kafasını iki yana sallayıp gülmeye çalışmıştı fakat ağzından gelen kan sonucu boğulmaya başlamıştı.

"H-Hyunjin?"

Hyunjin anında duyduğu aşina olduğu sesle arkasına dönmüştü ve şokla ona bakan Jeongin'e bakıyordu.

"Jeongin ben-." Jeongin, Hyunjin'in sözünü tamamlamasına izin vermeden araya girmişti.

"Her şey doğruymuş."

***

Sonunda Jeongin, Hyunjin'in
Şeytan yüzünü gördü

Sinner - Hyunin Where stories live. Discover now