Lucihyun Yaşıyorum değil mi? Bende ona şaşırıyorum.
Jeong_ Şehir dışına çıkmışsın. Neden haber vermedin?
Lucihyun Cehennem'de telefon çekmiyordu.
Jeong_ Güle güle Hyunjin Hoş geldin elli beş yaşındaki amca.
Lucihyun Çok ani gitmem lazımdı ve telefona bakacak vaktim yoktu. Üzgünüm...
Jeong_ Ah her neyse sorun değil. Sonuçta şu an buradasın.
Lucihyun Doğru evet buradayım.
Jeong_ Keşke Yongbok da burada olsaydı.
Lucihyun Yongbok'un biraz daha orada kalması lazım.
Jeong_ Anlamadım? Siz tanışıyor musunuz?
Lucihyun Evet, bir arkadaşımın kardeşi Yalana bak amk| Yalan|
Jeong_ Anladım Hyung.
Lucihyun Neyse Jeongin Ben biraz dinleneceğim Yorgunum
Jeong_ Görüşürüz Hyung
Cehennem'de bir Şeytan'ın olmaması üzerine iblisler başıboş davranmaya başlayınca Hyunjin'in çok ani bir şekilde Cehennem'deki tahtına dönmesi gerekmişti.
Olayların ardı arkası kesilmezken burada geçen iki hafta orada olan iki yıla tekabüldü. Hyunjin, işlerin yoluna girdiğinden emin olduktan sonra Cehennem'in başına geçici bir süreliğine en sevdiği iblisini bırakmıştı ve bir kaç hafta sonra Yongbok da dönecekti.
Hyunjin, Cehennem'den Dünya'ya geldiğinde direkt olarak kanatlarını kesmişti ve bu sefer biraz acıtmıştı. Ayrıca anlamadığı bir şekilde de yorgun düşmüştü, kendisini halsiz hissediyordu.
Jeongin ise Hyunjin'in iyi olmadığını hissetmiş gibiydi ve annesinin yaptığı Yosun çorbasını güzel bir kaba koymuş ve karşısındaki büyük gökdelene ilerlemişti.
Jeongin, Hyunjin'i görmek için kendini hazır hissediyordu ve derin bir nefes aldıktan sonra asansörün tuşuna basıp Lux'ın bulunduğu kata gelmişti.
"Hyunjin nerede?" Cam bardakları silen barista akşamki büyük parti için hazırlık yaparken Jeongin'in sorusuyla ona dönmüştü.
"İki kat yukarıdaki odasında." Jeongin anladığını belirtircesine kafa sallayıp tekrar adımlarını asansöre yönlendirmişti.
Yirmi sekizinci tuşa bastığında titreyen ellerini bastırmaya çalışıyordu. Aylardır konuştuğu Hyung'unu ilk kez görecekti.
Asansörün kata geldiğini bildiren zil sesini duyduğunda elindeki teri pantolonuna silmiş ve asansörden inmişti.
Burası gerçekten mükemmeldi. Yere kadar olan camlardan kendi odası bile görünüyordu üstelik piyanosu bile vardı.
Jeongin biraz daha ilerleyip bir kaç basamak yukarı doğru olan yatak odasını görünce derin bir nefes almıştı.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Adım sesleri duyan Hyunjin yorganı kafasına daha çok çekmişti ve dinlenmek istediğini milyonlarca kez çalışanlarına söylediği halde tekrar gelmişlerdi.
"Dong Min, Lanet olsun kaç kere daha söylemeliyim beni rahat bırakın diye? Sana ekstra işkence yapacağım bekle sen. Yazdım seni!" Kükrercesine konuştuğunda Jeongin birazcık ürkmüştü.
"Hyung ben geldim." Sesi içine kaçmış gibi konuştuğunda karşısından gelecek tepkiyi merakla bekliyordu.