(ヘ°-°)ヘ ┳━┳ (╯°□°)╯︵ ┻━┻

447 50 73
                                    

Killua sinirli bir şekilde tonlarca ağırlıktaki eski evinin kapısına yürüdü. Öfkelenmişti. Ona bulaştıkları yetmiyormuş gibi bir de Gon'u bu işe karıştırmışlardı. Gon'u ne halde bulacağını bilmiyordu. Ve açıkcası biraz da korkuyordu. Kendini kaybedip evdekilere saldırma ihtimali de vardı. En azından Gon'u öldürmemiş olucakları yüzünden sakinleşebilirdi. Kapıyı açtı ve girdi içeri. Ayaklarını yere vurarak yolu yürüdü. Hizmetli konağının yanından geçerken kimse ona dokunmamıştı. Çünkü yüzündeki karanlık ifade gerçekten korkunçtu. Dağın içindeki evin kapısının önüne geldi. Kapıyı açmak için kolu tuttu.

"İlk önce babanın yanına uğra Kill. Seni bekliyor." Arkasından gelen dedesine kısa bir bakış attı. Ardından kafasını tamam anlamında sallayıp işkence odasını es geçip babasını odasına yürüdü.

Bu sırada Gon vücuduna vuran kırbacın acısıyla gözlerini araladı. Ses çıkarmamak için dudaklarını birbirine bastırdı. İlk önce sevgilisinin şişko abisi görüş alanına girdi. Yavaş yavaş nerede olduğunu tekrardan hatırladı. Kollarını oynatmaya çalıştı fakat çoktan uyuşmuşlardı üzerine asık olduğu için.

"Günaydın prenses." Gon gözlerini pencereye çevirdi. "Bir kez daha soracağım. Uyuduktan sonra mantıklı kararlar almanı bekliyorum. Tabi işkence edicek olmam benim için daha iyi olurdu ama neyse. Annem senin inatçı olmandan rahatsız. Killua'nın peşini bırakıyor musun?" Gon biraz yere baktı.

"Hayır." Sesi yüksek, gururlu ve tereddüt etmeden çıkmıştı. Bu kararlı tavrı Milluki'yi sinirlendirdi. Elindeki kırbacı bir kez daha savurup çocuğun vücudunda birkaç kesik daha bıraktı. Fakat çocuk alışmıştı biraz acıya. O yüzden fazla tepki vermedi. Milluki bunun üzerine elindekini yere fırlattı. Arkasını dönüp işkence aletlerine göz gezdirdi.

"Sıkıldım." Dedi kendi kendine mırıldanırken. Gözüne çarpan şeyle gülümsemesi büyüdü. Elektrik şokunu eline alıp karşısındakine gösterdi. "Biraz da farklı şeyler deniyelim." Gon ne kadar belli etmek istemese de korkmuştu. Milluki bunu hareketlerinden anlayabiliyordu. Gülümsemesi büyürken Gon'a yaklaştı. Tam aletin ucunu korkudan gözlerini kapamış çocuğun tenine değdirecekken kapı sertçe arkadaki duvar çarptı. Sesin odada yankılanmasıyla Gon gözlerini araladı. Korkuyla parıldayan gözleri Killua'nınkileri buldu. Bu görüntü bile Killua'yı delirtmeye yeterdi fakat Killua kendine hakim olmaya çalıştı. Milluki'ye tehditkar bir bakış atıp Gon'dan uzaklaşmasını ima etti. Hemen ardından koşarak Gon'un yanına gitti.

"Gon." Dedi fakat çocuğun korkusu geçtiğinde üzerine bir ağırlık çökmüştü. Bu uykusuzluğun ve çektiği acının sonucuydu. Killua onu tavana sabitlemiş olan zincirlere asıldı. "Seni buradan çıkartıcağım." Gon'u rahatlatmaya çalıştı. Fakat Gon yarı kapalı bilinciyle tam olarak anlamıyordu söylediklerini. Sonunda bileğindeki demirler kırıldı. Ayakları soğuk betona bastı. Fakat dizlerinin üzerinde duramadı ve Killua'ya doğru sendeledi. Killua onunla beraber dizlerinin üstüne çöktü. İçeri annesi dalmıştı Killua'nın. Kadın konuşacakken Killua'nın halini görmesiyle sustu. Oğlunu ilk defa bu kadar endişeli görüyordu. İlk defa ellerini bu kadar nazik görüyordu. Killua resmen kolları arasındaki çocuğa dokunmamaya çalışıyordu. Kendisinden gelebilecek en küçük bir zararı dahi engellemek adına. "Gon..." Bir süre Gon'un cevap vermesini umdu. "Konuş benimle." Dedi çaresizce. Sesini duymak istiyordu. Gon sonunda kafasını dik tutamadı ve yavaşça Killua'nın omzuna bıraktı.

Killua bir an için karşısındaki boş duvara baktı. Söyleyebilecek bir lafı olmadan. Gon'a bunlar yapılırken o...o buna engel olamamıştı. İçindeki suçluluk duygusu ailesine karşı bir öfkeye dönüştü. Kaşlarını çatmıştı. Kana susamışlığı tavan yapmış gözlerini elinde kırbacı duran çocuğa çevirdi. İçindeki öfkesini ve ölüm korkusuyla insanları titreten aurasını dizginlemedi. Neredeyse evin her tarafına yayılan aura ölümle burun buruna gelmeye alışmış ve binlerce insanın hayatını almış bu insanları bile korkutmuştu. Herkes savunma pozusyonuna geçmişti. Kapıdan girmekte olan dedesi durmuş, Milluki ise elindeki kırbacı düşürmüş ve korkuyla geri düşmüştü. En son bu öfkesini Alluka'yı kurtarmaya geldiği zaman görmüşlerdi ama o zamankinden fazlaydı. Çünkü şu an hem yaptıkları kısıtlamalardan bıkmış hem de değer verdiği insanı bu hale getirmişlerdi. En azından Alluka'ya fiziksel zarar vermediklerinden o zaman bu kadar sinirli değildi. Ama bu yaptıkları. Tepesi gerçekten atmıştı. Milluki ise resmen ölüceğine emin olmuştu.

Vazgeç - Killugon Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin