Sana Gelen Yollar Dikenli

Comincia dall'inizio
                                    

"Bir dakika...Annesi demek istedin herhalde?"

"Yok yok."dedi Tekin omuz silkip.
"Sizin pederler tren yapıyormuş gençlikte."

Oğlan buz gibi bir surat ifadesiyle duraksarken gecenin yoz karanlığında kendisine alayla bakınan ve kim olduğunu kavrayamadığı oğlana baktı bir müddet.
"Sen kimsin?"

"Ben...İç güveysi."dedi Tekinsiz göz devirip.
"Bu boklukta direniyorum."

"Açık ol amına koyayım. Neden buradasın."

"Senle yiyişip kalbini çalmaya geldim. Sonra da senden bilgi sızdırıp,pederini batıracaktım ve ...."dedi Tekin kalbine vurup.
"Manitam bunları duymayacaktı."

"Ee?"dedi oğlan hırsla.
"Benim suçum ne ? Ben günah işledim."

"Benimki ne ?"dedi Tekin sigaradan bir duman yollayıp.
"Ben neden sevdiğimi alıp gidebilmek için satılmış bir ruh gibiyim? Sen de önüne geleni bardan getirip eve atma."

"Hâlâ anlamıyorum."diye mırıldandı oğlan.
"Senin sevgilin kim?"

"Sanane lan benim yarimden?"dedi Tekin hırsla.
"Göz dikersin gözünü sikerim senin!"

"Ya..."dedi oğlan sinirle bir sigara yakarken.
"Banane senin manitandan. Kim bu bizimle uğraşan aile !"

"Benim yarimin bir halttan haberi yok. Sorun da o."dedi Tekin gergince.
"Bu yüzden boka battım. Gelir birazdan kızılca kıyametim..."

"Alaz mı?"dedi irileşen gözleriyle duraksayan oğlan.
"Alaz Barbaros?"

"Höst lan!"dedi ayaklanan Tekin oğlanın üzerine yürürken.
"Alaz'ın ismini ağzına alırken besmele çek yarrak kafası. Sen nereden tanıyon?"dedi yumruklarını sıkıp.
"Nereden biliyorsun sen adını..."

"Aynı okullarda okuduğumuz ve benim üst dönemlerimden olduğu için...Bir de magazinde ilk sayfaları kapladığı için olabilir mi?"dedi oğlan gözlerini süzüp.
"Ha bide...Babalarımız birbirinden nefret ettiği için ben de Alaz'dan nefret ederdim."

"Sen kimsin de nefret ediyorsun lan benim kızılımdan çükü bok?"dedi Tekin tersçe.
"Alırım senin canını..."

"Asıl soru seni nereden buldu? Yurtdışında okurken bula bula seni mi bulmuş?"dedi kikirtiyle oğlan.

"Bıraksam veriyordun daha demin açtırma bayramlık ağzımı anasını körüklediğim."dedi Tekin yavaşça oğlanı omuzlarken.

"Şimdi oturdu taşlar yerine..."dedi oğlan bıkkın bir nefes verip.
"Şu düğünü bozan da sen olmalısın."
Oğlan ışıldayan gözlerle Tekin'i süzerken Tekin kaş çatıp tekrar süzdü oğlanı.

"Aslında...Sana yardım edebilirim."diye mırıldandı oğlan.
"Ve Alaz'a."

"Silme cam kırığıyla götünü kestirirsin etme eşşeklen muhabbet küstürürsün lan amına koyayım! Baban olmasa hiçsin sen ne yardım edecen bana?"dedi Tekin huysuzca.
"Gökten yarrak yağar senin duanla anca."

"Çingene gibi konuşmasana. O ne pis ağız."

"Çingeneyim zaten amına koyayım." Tekin oğlanı ittirip.
"At arabasıyla mı geleyim inandırmak için?"

"Bak...Sen benim evlilik işini boz. Ben senin için babamı ihaleden çekeyim."dedi oğlan ışıldayan gözlerle.
"Alaz'ı düğünden aldıysan benimkini hayli hayli bitirirsin!"

"La oğlum."dedi Tekin izmariti yere fırlatıp tekmelerken.
"Istemiyorum siktirin gidin diyemeyen yetiş Tekin mi diyor sizin alemde ? Manyak mısınız."

"Beni o evlilikten kurtar!"dedi oğlan ısrarla.
"Ciddiyim."

"Ne biliyim dansöz gibi kıvırmayacağını?"

Araba farları gözlerini alıyordu.
Tekin,panikle döndü arkasına.
Burun buruna yabancı bir oğlanla konuşurken...
Arabadan inmesini istediği son kişi indi.
Neredeyse Tekin'i ezip geçene dek durmamıştı üstelik,hafifçe sürtmüştü araba tamponunu.
Kızılca felaketi,kızılın bin bir tonundayken bir tanıdığı oğlana bir de tanıdığını düşündüğü sevgilisine baktı.

Tekin elinde bir çuval parayla ya da cepteki eroinle karakola düşmeyi ve bir ofis dolusu polisin dayağına bile razıydı.
Yeter ki o alev mavisi gözler öyle bakmasaydı.

Zeki biriydi.
Hem de fazlasıyla. Alaca'nın puzzle eksik parçalarını yerleştirip neyin ne olduğunu anlaması için kelimelere ihtiyaç yoktu.
Babasının fısır fısır Tekin ile planlar yapışı ve hemen ardından kravatı zincirle eş değer tutan Tekin'in bir anda ofisin iş koliği gibi ilk günden eve bile gelmeyişi.

Mavileri ölümcül bir buz dağı gibi ikiliye kayarken Tekin seslice yutkundu.
"Tekinsiz."dedi Alaca.

Uzun zamandır o ismi duymamıştı Tekin.
Oysa ki yirmi küsür yıldır kendi öz adıydı.
Pek çok kimliğe bürünse de ait olduğunu hissetti isim ve namı buydu.
Tekinsiz!
İsmi gibi Tekinsiz idi.
Ta ki "Benim Tekin'im..."diye sevilene dek.

Bir kez "Tekin'im"diye sevilince...
Tekinsiz lafını duymak onun ağzından pek "Tekinsiz."geliyordu.

"A-Alaca. "dedi Tekin sesi gitgide fısıltıya dönüşürken.
Kullandığı dil,kelimeler...
Sanki hiç bilmediği bir ülkede hiç bilmediği bir dilin bilinmedik alfabesini dilinden yuvarlamaya çalışır gibiydi Tekin.
Konuşmayı da unutmuştu.
Ve konuşabilse de...
Alaca'ya tam olarak neyi nasıl anlatacağını da.

Alaca'nın bakışları o gün tıpkı milyonluk değerdeki sıfır son model arabayı umursamazca duvara sürüşü gibiydi.
Ve içinde kendi olduğunu umursamadan arabayı binbir parça ve yanık hale getirişi gibi.

Tek fark bu sefer duvara değil direkt olarak Tekinsiz'e bodoslama dalacak gibi duruyordu.

"Anlata..."dedi Tekin peltekçe.

"Anlatma,anladım.
Kendini akla."dedi Alaca buzdan daha soğuk sesiyle.

Çalıntı(bxb)Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora