i want it to last forever

217 24 4
                                    

Alex'in ağızından

Bir yandan yumurtayı çırpan güzel sevgilimden gözlerimi alamıyor diğer yandan domatesleri kesiyordum. Sevgilim ha?  Bunu ben mi demiştim?
Bunu demek için erken miydi? Benim için değil idi. Ona kavuşmak için tanrıya ne kadar dua ettiğimi ben biliyorum. Ona sarılmak, dokunmak, öpmek... Onu her gece rüyalarımda görüyordum. Güzel yüzünü, kumral rengi saçlarını ve ela gözlerini... Ona resmen aşıktım. Düşüncelerimi bölen Anna'nın sorusu ile ona bakar iken daldığımı anladım.

"Hm. Anlamadım?"
"Nereye daldığını soruyordum?"
"Ah ben sana bakıyordum da."
"Bana mı?"
"Evet..."

Şaşırmış hatta utanmış görünüyordu. Her zamanki gibi o güzel gülümsemesini bana gösterdi ve karşılık olarak bende gülümsedim.

"Seni seviyorum Alex."

Yanına yaklaştım ve ellerimi beline doladım. Önüne düşen saçını geriye doğru attım ve konuştum.

"Bende seni seviyorum Anna."
"Bundan iki ay önceye kadar böyle olacağını tahmin bile edemiyordum Alex."
"Ben biliyordum. Her gece uyumadan önce seni düşünür iken, şarkıları senin için yazar iken böyle olacağını biliyordum Anna."

Kafasını göğüsüme yaslamış kalbimi dinliyordu. Saçlarını okşuyordum.

"Artık kahvaltımızı hazırlayalım mı? Bu bizim ilk kahvaltımız!"
"Beni izlemeyip hazırlayabilecek misin?"
"Hmm bir düşüneyim. Hayır seni izleyeceğim!"
"Napsam bende seni mi izlesem?"
"Senin için yemek yapmak benim için bir zevk olur!"
"Artık kahvaltı edelim hadi."

Hazırladık ve yemeğe başladık. Normal hayattan sohbet ediyorduk.

"Seni kitapçıda ilk gördüğüm günü hatırlıyorum!"
"Ne zaman?"
"Kahküllerin vardı saçların şimdikinden daha kısaydı kitap seçiyordun. Elinde 4 tane kitap vardı. Sonrasında kitabı yere düşürmüştün."
"Ah Tanrım! Beni kahküllü mü gördün. Rezil oldum desene!"
"Hayır onlar çok güzellerdi ve sana çok yakışıyorlardı."
"Şuan biraz uzadılar."
"Evet ama her halin çok güzel."
"Beni bu kadar iltifata boğarsan şımarırım."
"Sen yeter ki şımar dünyaları ayağına sermeye hazırım."

Karşımda utanmış olan sevgilime öpücük attım ve yemeğime devam ettim.

Anna'nın ağızından

Kahvaltımızı bitirdikten sonra sofrayı beraber topladık ve salona geçtik. Film izlemeyi düşünüyorduk. Dün geceki yağmur hala dinmemişti. Az olsa da yağan yağmur damlalarının cama çarpma sesi duyuluyor idi. Film seçmek için işe koyulduk.

"Ne tür filmlerden hoşlanırsın?"
"Ben daha çok bilim kurgu severim, ters köşeli filmler hoşuma gider sen?"
"Hm, sanırsam romantik dram veya korku."
"Korku mu?"
"Evet ama diğerleri daha ağır basıyor."
"İstersen romantik bir film açabiliriz."
"Bana fark etmez ikimizin istediği bir şeyi seçelim."
"Tamam listelere bakalım."

Neredeyse yarım saattir film seçmek için uğraşıyorduk. İkimizde sen seç dediğimiz için karar veremiyordum. Yorgun bir şekilde Alex'e doğru sokuldum ve elinde kumanda ile filmlere bakmaya devam etti.

"O zaman klasiklerden izleyelim."
"Olur hangi filmi?"
"Titanik?"
"Bana uyar romantik filmleri severim."
"Açıyorum o zaman."
"Mısır patlatmamı ister misin?"
"Zahmet olmazsa güzel olurdu."
"Tamam hemen yapıp geliyorum."

Hızlıca yapıp yanına geri döndüm. Bir kaseyi ona uzattım ve diğerini alıp yanına sokuldum.

Filmi izlemeye başladık. İtiraf etmeliyim ki onu seyrediyordum. Bazı yerlerde bana bakıyor gülümseyip burnuma öpücük konduruyordu. Tanrım bu adama resmen aşıktım...

Bookstore  -TurnerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin