36

636 26 104
                                    

Veeeee aramıza yeni birileri daha katıldı. Daha bu bölümlere gelmediniz ama hoşgeldiniz yeniden. Vote ve yorumlarınızı bekliyorum.

"Şuna bir baksana." Eda'nın gösterdiği soruyu çözerken Ata da koşarak bize gelmişti. "Ben de bakayım soruya."

"Ben baktım zaten." Gözüme gelen güneşi engellemek için elimi tepeye koyup Ata'yı görmeye çalışıyordum. Yine klasik bir son saat beden dersi ve yapacağımız son basketbol maçı.

Zaman hızlı geçiyor be azizim anlarından biri daha.

"Belki düzgün bakamamışsındır ben de bakayım." 'Al ye kitabı' şeklinde bir uzatış ile Ata'ya bıraktım kitabı.
Bir anda Eda ile ortamızdaki boşluğa yerleşip beni ittirdi. "Gel üstüme otur istersen tövbe yarabbim ya." Bana hiç bakmadan omuz silkti. Kolumdaki saati kontrol edip çok sevgili sevgilim ve Mert'in yanına gitmeye karar verdim. Yani ileriye doğru beş adım attım. Zincirleri tutup onlara bakınca takımın geri kalanları hariç ikisi de bana dönmüştü. Sportif yarim, yüzündeki yarım gülümsemesi ile bana gelirken Mert de abartılı şekilde el sallamak ile yetinmişti. Sahadan çıkıp gözleri ile bankı gösterince o tarafa yöneldim.

Kenarda yerde duran suyunu eline alıp içtikten sonra bana döndü. "Ata istila etmiş yerini."

"Aptal birisi." Kısa bir bakışla ikisine baktıktan sonra onayladı. "Bir hayal daha gerçek oldu."

"Neymiş o?" Gereksiz şekilde ciddileştirdiği sesi komikti. "Sen basketbol antremanı yaparken dışarıda soru çözerek seni bekleyen sevgili." Kaşlarını kaldırıp indirdi.

"Wow böyle spesifik hayaller kuruyordun yani?"

"Tabikisi." Gözlerimi kısıp bir kaşımı kaldırarak ona yaklaştım. "Güzel hayal."

"Eh içinde biz olunca." Kendimi överken takındığım halimi taklit ederken derste sürekli dokunduğu ve karıştırması yetmeyen saçımı işaret parmağına sararken.
Bu çocuk olmuştu.

C sınıfının dersinin müzik olması ve hocaların aman bu ders gitse ne olur demesi ile nisan ayının dördüncü günü son maçımızı yapıyorduk. Ata'nın her zamanki gereksiz hırsı ile yedekte kalan yarim kenarda dikilmiş gerginlikle maçı izliyordu. Her klişe hikayede olduğu gibi diğer takım kaptanı; Burak'tı. Evet başka bir ihtimal olamazdı zaten.

Deniz bizim ve C sınıfının arasında kalmış ve erkeklerin kibarca onu kovması ile tekrar C sınıfı bankalarına gitmişti.

Karşı sınıftan inek yaftası yiyeceğimizi bile bile ders çalışıyorduk. Öndekilerin sevinmesi ile Eda yapabildiği kadar yüksek şekilde alkışlıyor ben de Allah'ın bana bir lütfu olan elimle ıslık çalma özelliğini kullanıyordum.

Her ıslıkta yüzü ışıldayan yarim, Mert yerine de tepki veriyordu. Son dakikalarda Serkan'ın da oyuna girmesi ile tamamen oraya odaklanmıştım. Kitabı bırakınca Deniz'in tezahüratları da duyulur hale gelmişti. Erkek arkada- ay sözlüsüne destek oluyordu.

Oyuna girer girmez atak yapan yarim maalesef görmek istemesem ve reddetsem de Ata ile bir uyum içerisinde olduğu için atak yapmıştı.
Garip anlarda içindeki kabadayıyı çıkaran Eda da ayağa kalkmış ve elleri koparcasına alkışlamaya başlamıştı bu uyumu.
Zaten ikisinin basket sahasında tanıştığını da göz önüne alırsak tamamdı.

Maç sonunda bitince takımı tebrik etmek için sahaya hücum eden sınıf tarafından ezilmemek için beklemeyi tercih etmiştik. Birbirlerinin üstüne atlayan Serkan, Ata ve Mert buradan da çok hoş duruyordu. Yani daha doğrusu üstlerine atlayan Mert'ti. Yavaş yavaş aşağı inmeye başlayınca Deniz'in de sahaya girdiğini gördük. Mert ona doğru döndü ama Deniz ona değil Burak'a doğru gidiyordu.
Mert'in garip yüz ifadesinden bir anlam çıkaramadığım için önümdekileri geçerek yanlarına gitmeye çalıştım. Sahaya yaklaşınca diğer taraftan çıkmıştı. Kalabalıkta onu bulmaya çalışırken Serkan bana doğru gelmişti. "Mert'e mi bakıyorsun?" Kafa sallayıp tekrar kalabalığa göz gezdirdim. Belki soyunma odasına gitmişti.

Gerek Yok |Texting Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt