35

640 29 64
                                    

"Ay geldim bir dakika, bir dakika." Ata'nın odasından kapıya doğru uçtum.
Yerdeki kaygan paspas bana inadına kayıyordu ve her seferinde oraya takılıyordum. Delikte bakıp Serkan'ın geldiğini görünce kapıyı açtım.

"Alttaki kapı mı açık kalmış yine."

"Evet." Kapının ardından bana biraz baktıktan sonra içeri girdi.

"Selam." dedim. Elindeki hediyeleri yere bıraktıktan sonra havaya uzattığım kollarım arasına girmişti. İşin içine her zaman ciddiyetsizlik karıştırdığım için sağa sola sallanmaya başladık. Bana uyum sağlayınca gülerek geri çekildim. "Selam." dedi o da aynı muzip ifade ile.

"Serkan meymenetsizi mi geldi?" Ona öğrettiğimiz ve kullanmayı sevmese de ağzından çıkan şeyle kendine kızmış olmalıydı. İkimiz birbirimize bakıp sırıttığımız sırada içeriden, Özde diye bağırdığı için onu daha fazla uğraştırmak istemedim.

Parmak ucumda hafif yükselip çenesine minik bir öpücük kondurunca yine nefesini tutmuştu. "Hadi montunu as da, Ata'nın odasındayız." Yere bıraktığı eşyaları elime alarak son bir kez daha ona bakıp içeri geçtim.

Evet Serkan'ın bana göre utangaç olması işime geliyordu.

Elektro gitarın ayarlarını yapan Ata'nın yanına oturdum. "Kapı yine açık kalmış. Otomatik bozuluyor sürekli resmen."

"Mey- Allah belanızı versin aklıma taktınız şu şeyi. İnşallah para verirse şu ağzına sıçtığımın birinci katı yapacaklar kapıyı."

"Bebeğim küfür etme diye. Bak ne güzel aklına böyle şeyler gelsin."

Göz devirip işine döndü. Serkan içeri girip Ata'nın yanağını sıktı. Gülerek benim yanıma oturması için bacaklarımı topladım. "Ne yapıyoruz şimdi?"

"Bekleyin iki dakikaya işim bitiyor." O da benim gibi bağdaş kurup elimdeki yüzükler ile oynamaya başladı. Birisini çıkarıp kendi takınca parmaklarımı tek bir noktada birleştirip sallayarak harika olduğunu belli ettim. Kimin sevgilisiydi sonuçta.

Ata'nın iki dakika dediği işi daha uzun sürecek gibiydi. Yine sıkıcı anların kurtarıcısı kapı zili çalınca kapıya yüzdüm. Tuğba ben daha kapıyı açmadan ayakkabılarını eline almış montunu çıkarmıştı bile.

Elinde mont ile bana sıkıca sarılıp montunu kenara bıraktı. "Kim geldi?"

"Serkan bir tek."

"Vay şerefsiz hiç haber vermiyor görüyor musun?"

İçeri geçip "Ben geldim." diyerek Ata'nın dönen sandalyesine oturdu. "Fark ettik zili on bin kez basmandan."

"İşte var bir farkımız."

"Aman ne güzel fark."

"Neden sataşıyor bu herkese."

"Stresli ablası."

İlk sınavlardan sonra Eda'nın doğum günüsünü kutlamak için bir araya gelmeye karar vermiştik. Ata'nın sürpriz yapalım güzel olur demesi ile doğum gününden üç hafta önce kutlama kararı almıştık. Şaşırtıcıydı bence de. Deniz ile Mert'in söyleyeceğimiz saatten bir saat geç kalması ve Eda'nın bir saat erken gelmesini de hesaba katarak geri kalanlar olarak buluşmuştuk. Ata'nın annesi, ben ve Ata mükemmel üçlüsü olarak sabah erkenden buluşup temizlik yaptıktan sonra, annesi teyzemi bizim eve uğurlamıştık.

Parti yapmak için iki saat olarak belirlediğimiz süre içinde büyük ihtimalle aksaklık olacak ve TYT Edebiyat dersine geç kalacaktık ama bunu Ata dışında kimse dert etmiyordu. Ben sabah saat yedide kalkıp buraya geldikten sonra bugünkü deneme derdini bile kapı dışında bırakmıştım.
Tam sınav öğrencisi olan birinden beklenecek bir hareketti.

Gerek Yok |Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin